Başkan Paul von Hindenburg tarafından 30 Ocak 1933 günü şansölye olarak atanmasının ardından Adolf Hitler, Nazi devletinin temelini atmaya başladı. Irkçı ve otoriter ilkeler tarafından yönlendirilen Naziler, kişisel hürriyetleri ortadan kaldırdı, teoride sınıf ve inanç farklılıklarını aşan bir toplum olan Halk Topluluğu’nun (Volksgemeinschaft) oluşturulacağını ilan etti.

28 Şubat 1933 günü çıkarılan Reichstag Yangın Kararnamesi, demokratik Weimar Anayasası tarafından garantiye alınmış olan temel insan haklarının askıya alınmasına izin verdi. Üçüncü Reich, Almanların temel haklardan yoksun kaldığı bir polis devleti hâline geldi ve Nazi devletinin seçkin muhafızları olan SS birlikleri, polis üzerindeki kontrolleri sayesinde artan yetkilerini kullanmaya başladı. Özellikle Almanya Komünist Partisi ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ndeki siyasi rakipler ve bunların yanı sıra Yahudiler baskılara, zulümlere ve ayrımcı yasalara maruz kaldı.

Hitler, şansölyeliğinin ilk iki yılında siyasi partilerin, devlet kurumlarının, kültür ve meslek örgütlerinin Nazi amaçlarına uygun hâle getirildiği güçlü bir "koordinasyon" politikası (Gleichschaltung) izledi. Kültür, ekonomi, eğitim ve hukuk tamamıyla Nazi kontrolüne geçti.

Alman yetkililer, Nisan 1933’te çıkarılan Devlet Memurları Kanunu’nu kullanarak Yahudileri resmî dairelerden, ekonomi, hukuk ve kültürel hayattaki devlet memuriyetlerinden ihraç etmeye başladı. Nazi hükümeti, işçi sendikalarını lağvetti. İşçiler, çalışanlar ve işverenler, Nazi lideri Robert Ley'in kontrolü altındaki Alman Emek Cephesi'ne girmeye mecbur bırakıldı. Naziler, ayrıca Hristiyan mezheplerini ve bunlara bağlı gençlik gruplarını da eş güdümlü hâle getirmeye çalıştı ancak tam anlamıyla başarılı olamadı.

Hukuka Aykırılığı Meşrulaştıran Yasa’nın kabul edilmesiyle birlikte (23 Mart 1933) Alman parlamentosu (Reichstag), yasama yetkisini Hitler’in kabinesine devretti ve bu yüzden varlık nedenini yitirdi. Temmuz ayı ortalarında Almanya’daki tek siyasi parti olarak Nazi Partisi kalmıştı. Diğer partiler ya hükümet tarafından yasa dışı ilan edilmiş ya da baskılara dayanamayarak kendilerini feshetmişti. Reichstag, Hitler diktatörlüğünün otomatik onaylama organı hâline geldi.

Führer’in iradesi, tüm kanunların dayanağı oldu. Hatta Hitler, diktatörlüğünün kurulması ile Führer ilkesi (Führerprinzip) Alman yaşantısının her alanında rehberlik etmeye başladı. Bu ilkeye göre hükümet, parti, ekonomi, aile vb. oluşumlarda yetki aşağı doğru yayılıyordu ve buna sorgusuz sualsiz itaat edilecekti.

Hindenburg'un Ağustos 1934’te ölümü üzerine Hitler, kendisini hem Führer hem de Reich şansölyesi olarak tayin ettirdi. Silahlı Kuvvetler personeli, bu görevde ona sadık kalacaklarına yemin etti. Reich Şansölyesiyken Hitler’in gücü Alman devletinin kanunları tarafından sınırlandırılmıştı ancak Führer olarak gücünün sınırı yoktu ve onun iradesi Alman ulusunun kaderiyle özdeşleşmişti.