Reichstag Yangını
27 Şubat 1933 günü Alman parlamento (Reichstag) binası yandı. Nazi liderliği ve koalisyon ortakları, yangını Komünistlerin şiddetli bir ayaklanma planladığını iddia etmek için kullandı. Bu durumun önüne geçmek için acilen yasa çıkarılması gerektiğini savundular. Genellikle Reichstag Yangın Kararnamesi olarak bilinen yasa, bazı anayasal güvenceleri kaldırdı ve Nazi diktatörlüğünün önünü açtı.
Önemli gerçekler
-
1
Yangından bir gün sonra yürürlüğe giren kararname toplantı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve diğer anayasal güvenceleri askıya aldı, polis soruşturmalarındaki tüm kısıtlamaları kaldırdı. Kararname, Nazi Almanyası Mayıs 1945'te mağlup olana dek yürürlükte kaldı.
-
2
Kararname rejime, siyasi rakipleri belirli bir suçlama olmaksızın tutuklayıp hapse atma, siyasi örgütleri feshetme ve özel mülke el koyma yetkisi verdi.
-
3
Kararname rejime ayrıca devlet hukukunu ve yerel hukuku hükümsüz kılma, devlet kurumlarını ve yerel kurumları lağvetme yetkisi de verdi.
27 Şubat 1933 günü Alman parlamento (Reichstag) binası, kundaklama sonucu yandı. Nazi liderliği ve Alman Ulusalcı koalisyon ortakları, Komünistlerin Almanya'nın "ulusal yenilenmesine" köstek olmak amacıyla şiddetli bir ayaklanma planladığına Başkan Paul von Hindenburg'u ikna etmek için yangını kullandı. Bu durumun önüne geçmek için acilen yasa çıkarılması gerektiğini savundular. "Halkı ve Devleti Korumak İçin" çıkarılan ve genellikle Reichstag Yangın Kararnamesi olarak bilinen yasa, bazı anayasal güvenceleri kaldırdı ve Nazi diktatörlüğünün önünü açtı.
Adolf Hitler kabinesi, acil anayasal yetkileri kullanarak 4 Şubat 1933 günü Alman Halkını Koruma Kararnamesi çıkardı. Kararname basına kısıtlamalar getirdi, polise siyasi toplantı ve yürüyüşleri yasaklama, seçim kampanyalarını engelleme yetkisi verdi. 27 Şubat'ta parlamento binasının yanmasından sonra insan haklarının geçici olarak askıya alınması, daha dramatik ve kalıcı hâle geldi.
Yangının nasıl çıktığı bilinmemesine karşın koalisyon hükümeti (Naziler ve Alman Ulusalcı Halk Partisi), bir propaganda manevrası yaparak Komünistleri suçladı. Reichstag'ın yanmasından bir gün sonra 28 Şubat'ta Başkan von Hindenburg'un acil bir kararname olan Halkı ve Devleti Koruma Kararnamesi'ni onaylamasını garantiye almak için Reichstag yangınını kullandılar. Genellikle Reichtag Yangın Kararnamesi olarak bilinen düzenlemeler toplantı hakkı, ifade hürriyeti, basın hürriyeti ve diğer anayasal güvenceleri askıya aldı, polis soruşturmalarındaki tüm kısıtlamaları kaldırdı.
Komünistlerin devleti yıkmak için bir ayaklanma planladığı yanlış algısına gerekçe olarak çıkarılan Reichstag Yangın Kararnamesi, rejime siyasi rakipleri belirli bir suçlama olmaksızın tutuklayıp hapse atma, siyasi örgütleri feshetme ve basın yayın organlarını baskı altına alma yetkisi verdi. Kararname, merkezî hükümete ayrıca devlet hukukunu ve yerel hukuku hükümsüz kılma, devlet kurumlarını ve yerel kurumları lağvetme yetkisi de verdi.
Nazi yanlısı basın, Reichstag yangınını Komünistlerin işi ve planladıkları ayaklanmanın sinyali olarak nitelendirdi. ABD'nin bağımsız Fox Movie Tones haber filmi bile olayın Alman hükümeti tarafından anlatılan hîlini yansıttı. Komünistlerin aslında herhangi bir ayaklanma planı yapmamış olmasına karşın propagandanın etkisi ve Komünistlerin devleti ele geçireceği korkusu, pek çok Almanı Hitler'in kararlı eyleminin ulusu "Bolşevizm"den koruduğuna inandırdı.
Örneğin Nazi rejimi, Almanya'nın daha önceki güçlü basın özgürlüğünü aylar içinde ortadan kaldırdı. 1941 yılına gelindiğinde Nazi Partisi'nin Eher yayınevi, Almanya tarihinin en büyük yayınevi hâline geldi ve ana yayın organı olan günlük Völkischer Beobachter (Ulusal Gözlemci) gazetesi, 1,000,000'u aşkın tiraja ulaştı.