Ludmilla, Romanya’nın Kişinev şehrinde yaşayan, asimile olmuş Yahudi bir ailede dünyaya geldi. Doktor olan annesiyle birlikte Polonya’da yaşıyordu. 1 Eylül 1939’da Almanya Polonya’yı işgâl edince Krakov’a götürüldüler. Ludmilla, zorunlu olarak Krakov gettosunda yaşamaya başladı. Annesi ise Varşova gettosuna gönderildi. Alman sanayici Oskar Schindler’in arkadaşı olan bir işadamının, Plaszow çalışma kampında bulunan fabrikasında çalışmaya başladı. Schindler, Ekim 1944’te Yahudi işçilerin bir kısmını kurtarmak için onları Südet’teki Bruennlitz kampında bulunan mühimmat fabrikasına getirdi. Ludmilla gönderilecek işçilerin arasında, Schindler’in listesinde yer alıyordu. O ve yaklaşık 300 kadın Bruennlitz’e varmadan Auschwitz’de tutuklanmıştı. Bazı işçiler mühimmat üretimini sabote etmeye çalışıyordu. Ludmilla, Mayıs 1945’te serbest bırakıldı.
Sonunda, yaklaşık üç hafta sonra, zaman kavramını yitirmiştik. Birisi geldi, bir Blockaelteste [koğuş sorumlusu] ya da bir Alman olabilir tam hatırlamıyorum ve adlarımızı okumaya başladı. Bunun iyi bir şey olduğunu biliyorduk. Çünkü 300 kadındık ve adlarımızı söylüyordu. Neden çağrıldığımızı bilmiyorduk ama bizi bir yere, tali bir yoldaki bir tren istasyonuna götürdüler ve yine balık istifi gibi trenlere doldurulduk. Tabii ki tuvalet yoktu. Vagonun ortasında bir kova vardı. Yiyecek yoktu, hiç yiyecek verilmedi. İçimizden herhangi birisine Birkenau’dan ayrılmadan önce ya da tren hareket ettikten sonra bir parça ekmek verildi mi bilmiyorum. Sığır vagonunda pencere olmadığı için nereye gittiğimizi sadece tahmin ediyorduk. Sanırım yolda durduk. Alman askerleri, bir süreliğine dışarı çıkmamıza izin verdi, biz de içmek için yerdeki karları aldık. Sonunda çok ıssız bir istasyona vardık, tabelada Bruennlitz yazıyordu. Sonunda gideceğimiz yere ulaştığımız için çok heyecanlanmıştık ama geri planda uzun bacalar görüyorduk. Schindler’in kampına doğru, gittiğimiz yerin Schindler’in kampı olduğunu düşünüyorduk, beş kişilik gruplar hâlinde yürüyorduk. Arkadaşlarımla beraber yürüyordum, yanımızda aslen Alman olan fakat Almanya’dan Polonya’ya oradan da Plaszow kampına ve bizimle beraber Birkenau’ya ve Schindler’in kampına sürülen bir kız vardı. İsmi Margot’tu. Bana “Aman Tanrım. Öleceğiz Bacaları görüyor musun?” dedi. Ve ben de bunu her düşünüşümde kötü oluyorum... ve ben de ona “Margot, ölemeyiz. Ölecek olsaydık Birkenau’da ölürdük” dedim.
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia. View the list of donor acknowledgement.