Wilek, Polonya’nın güneydoğusundaki Lvov kasabasında yaşayan Yahudi bir ailenin oğluydu. Ailesi, 1870’ten beri kendilerinin işlettiği bir şarap imalathanesinin sahibi ve işletmecisiydi. Wilek’in babası 1929 yılında kalp krizinden öldü. Wilek 1939 yılında ortaokula başladı. Okula başladıktan kısa bir süre sonra, Almanya’nın Polonya’yı işgâli ile II. Dünya Savaşı başladı. Lvov, Doğu Polonya’nın Sovyetler Birliği tarafından ilhak edilmiş bölümündeydi. Sovyetler, Wilek’in evine ve aile işine el koymasına karşın Wilek tahsiline devam edebildi. 22 Temmuz 1941’de Nazi Almanyası Sovyetler Birliğini istila etti. Almanlar Lvov’u işgâl etti ve orada bir getto kurdu. Wilek, Alman ordusu için çatı kaplama kağıdı yapma işinde çalışmak üzere gettodan her gün ayrılan küçük bir Yahudi grubundaydı. 1943 yılında Almanlar Lvov gettosunu yıkmadan kısa bir süre önce Wilek, Hristiyan bir iş arkadaşının adına düzenlenmiş sahte evraklar edindi ve Macaristan’a kaçtı. Budapeşte’deki direnişin kuryesi oldu ve sonunda Polonyalı casus olarak Almanlar tarafından tutuklandı. Ekim 1944’te Auschwitz kampına gönderildi. Wilek, Müttefik kuvvetler ilerlerken Almanya’nın iç kesimlerine doğru ölüm yürüyüşüne gönderilen binlerce mahkûmun arasındaydı. Nisan 1945’te Amerikan kuvvetleri tarafından kurtarıldı ve 1949’da Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti.
Pappapol’a gittim. Oraya daha sonra Pappenfabrik dediler. Pappapol, çatılar için katranlı kâğıt üretilen bir fabrikaydı. Bir metrelik kâğıt parçalarını açıp asfalta batırırdık. İşçilerin bir kısmı da ıslak asfaltı kuru kumla kaplar, katranlı kâğıt hâline getirirdi. 75–80 kilo ağırlığındaki kâğıt rulolarını kamyondan, arka taraftaki depoya taşıyabilecek işçiler ararlardı. Bunu yapabileceğimden emin değildim ama taşıdığımda bir kimlik kartı alıp korunacaksam, taşısam iyi olurdu. Ofise girip onlara beni alırlarsa bu şekilde çalışabileceğimi söyledim. Fessel adında bir adam vardı. Silesia’lı, Slask’lıydı. Polonya’dan. Bana baktı, yanında Polonyalı bir ustabaşı vardı. Adını unuttum. Ona “Bu delikanlı işine yarar mı?” diye sordu. O da “Evet, yarar ama şu ruloyu taşırsa” diye cevapladı. Beni dışarı çıkarıp test etti. 75 kiloluk en ağır ruloyu seçti. Her rulonun üzerinde bir sayı yazılıydı. O ruloyu aldım, taşıdım ve bırakmamı istediği yere bıraktım. Beni hemen işe aldı.
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia. View the list of donor acknowledgement.