Savaşın Patlak Vermesi

Arşidük Franz Ferdinand ile eşi Sophie 28 Haziran 1914’te Saraybosna’da öldürüldüklerinde arşidük, Avusturya Macaristan tahtının birinci sıradaki varisiydi. Suikastı milliyetçi bir Sırp grubun üyeleri gerçekleştirdi. Olayı izleyen uluslararası kriz, I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine yol açtı.

Suikastın ardından Alman hükümeti tarafından desteklenen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan’ın Avusturya Macaristan’a karşı tüm faaliyetlerini durdurmasını talep eden bir ültimatom yayınladı. Sırplar, Rusya’nın desteğiyle imparatorluğun taleplerini reddetti. Buna karşılık Avusturya‑Macaristan, 28 Temmuz’da Sırbistan’a karşı savaş ilan etti. Rusya, Sırbistan’ın yanında savaşa girdi. Almanya önce Rusya’ya, sonra da Rusya’nın askerî müttefiki Fransa’ya savaş ilan etti. Alman saldırısı, Belçika’nın tarafsızlığını hızla ihlal etti ve İngilizler, 4 Ağustos 1914’te savaş ilan etti. 

Suikasttan altı hafta sonra tüm Avrupa savaştaydı.

Bu zaman çizelgesi, I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki bazı önemli olayları açıklamaktadır. 

I. Dünya Savaşı sırasında Fransa’daki Alman askerleri

26–30 Ağustos, 1914: Tannenberg Muharebesi

Rusya ve Almanya arasında yapılan Tannenberg Muharebesi, savaşın ilk muharebelerinden biriydi ve Doğu Cephesi’nde Almanya’nın kazandığı ilk büyük muharebeydi. Rus İkinci Ordusu’nun neredeyse tamamının yok edilmesiyle sonuçlandı. Tannenberg’deki zafer, Feldmareşal Paul von Hindenburg ve sonraki yıllarda Almanya’da önemli roller oynayacak olan kurmay subay Erich Ludendorff’a büyük bir prestij getirdi.

Bahar 1915: Bryce Raporu–Alman Zulümleri İddiası Komitesi

Alman ordusu, 1914’te Belçika’yı işgal etti. İlerleyen Alman ordusu, yaklaşık 6.000 Belçikalı sivili öldürdü. Bu “Belçika’daki vahşet” raporları uluslararası öfkeye yol açtı. Bir İngiliz komisyonu, bu vahşeti gözler önüne sererek kışkırtıcı bir raporda belgeledi.

Dünya Savaşı’ndan sonra insanlar, hikâyelerin çoğunun büyük ölçüde abartıldığını ve bazen uydurulduğunu fark etti. Bu da daha sonraki vahşet hikâyelerine şüpheyle yaklaşılmasına yol açtı. Sonuç olarak ilk Nazi zulümleri, II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle ortaya çıkmaya başladığında birçok kişi Belçika’daki vahşet deneyimlerine dayanarak bu bilgileri önemsemedi. 

22 Nisan 1915–25 Mayıs 1915: İkinci Ypres Muharebesi’nde Klor Gazı Saldırısı 

İkinci Ypres Muharebesi, Belçika’nın Ypres şehrinin kontrolü için Alman ordusu ile İngiliz, Fransız ve Belçika orduları arasında yapıldı. Muharebe, İtilaf Devletleri’nden yaklaşık 70.000 ve Almanya’dan 35.000 kayıp ile sonuçlandı ancak her iki taraf da kasabanın kontrolünü net bir şekilde elde edemedi. Bu muharebe, Alman ordusunun 1899 ve 1907 Lahey Sözleşmelerini ihlal ederek Batı Cephesi’nde ölümcül zehir gazı kullandığı ilk olaydı.

Savaşın dehşetine pek çok sanatsal yanıt geldi. Savaşın en tanınmış şairlerinden Wilfred Owen, daha sonra “Dulce et Decorum Est” şiirinde bir gaz saldırısını tanımladı.

8 Aralık 1915: "In Flanders Fields"in Yayınlanması

Kanadalı John McCrae tarafından yazılan “In Flanders Fields”, I. Dünya Savaşı’nın en ünlü şiirlerinden biridir. Ypres’de ölen erkeklerin bakış açısıyla yazılan şiir, Belçika savaş alanındaki harap olmuş topraklarda yetişen birkaç çiçekten biri olan gelinciğin I. Dünya Savaşı’nın sembolüne dönüşmesini sağladı.

I. Dünya Savaşı sırasında siperdeki İngiliz askerleri

21 Şubat–18 Aralık 1916: Verdun Muharebesi

Verdun Muharebesi, savaşın en uzun ve kanlı muharebelerinden biriydi. Alman Ordusu, Fransız şehri Verdun yakınlarında hızla açmaza giren bir saldırı girişiminde bulundu. Daha sonra İngilizler, Somme Muharebesi’ni başlatınca Alman kuvvetleri, Verdun’dan püskürtüldü ve Verdun Muharebesi, Aralık ayında sona erdi. Verdun, Fransızların Almanlardan geri aldığı ilk yer oldu. Yaklaşık 300.000 asker öldü, çok daha fazlası da yaralandı.

16 Mayıs 1916: Sykes-Picot Antlaşması

Sykes-Picot Antlaşması, Rusya’nın rızasıyla İngiltere ve Fransa arasında gerçekleşen gizli bir antlaşmaydı. Antlaşma Osmanlı İmparatorluğu’nu Orta Doğu’da uzun vadeli yansımaları olan Fransız, İngiliz ve Rus nüfuz alanlarına ayırdı.

Temmuz–Kasım 1916: Somme Muharebesi

Fransa’daki Somme Muharebesi, Almanlara karşı bir İtilaf Devletleri saldırısıydı. İlk gün 20.000 İngiliz askerin kaybı ve 37.000 yaralıyla İngiliz savaş tarihinin en kanlı günü oldu. Muharebe, anlamsız ölümün ve savaşın faydasızlığının sembolü hâline geldi.

Bahar 1915–Sonbahar 1916: Ermenistan

Savaş kisvesi altında Osmanlı hükümeti, Ermeni Hristiyan azınlığa karşı bir soykırım gerçekleştirdi. 1915 baharı ile 1916 sonbaharı arasında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan yaklaşık 1.5 milyon Ermeninin 664.000 ila 1.2 milyon kadarı öldü. Osmanlı hükümetinin yöneticileri, yüz binlerce Ermeninin toplu bir şekilde vurulması emrini verdi. Çöle sürülen diğerleri açlık, hava şartları, susuzluk ve hastalık nedeniyle can verdi. On binlerce Ermeni çocuk, zorla ailelerinden koparılmış ve İslam dinine geçirilmişti.

1917: Rus Şubat Devrimi

Rusya’nın kendi yurdundaki sorunları 1917’de kırılma noktasına ulaştı. II. Çar Nicholas’ın Eylül 1915’te bizzat Rus Ordusu’nun komutasını devralmasından sonra ordu, cephede ağır kayıplar yaşadı. İç cephede ise açlık ve işçi kesimin huzursuzluğu ile mücadele edildi. 1917’nin başlarında Nicholas, tüm desteği kaybetti. Şubat Devrimi’nden sonra Çar, kendisini ve küçük oğlunu tahttan çekti. Nicholas’ın yerine Geçici Hükümet olarak bilinen demokratik bir hükümet geldi. Rus parlamenter Alexander Kerensky önderliğindeki Geçici Hükümet, savaşı sürdürmek için Rus antlaşmalarını korudu.

6 Nisan 1917: Amerika Birleşik Devletleri’nin I. Dünya Savaşı’na Girişi

Dünya Savaşı başladığında Amerika Birleşik Devletleri, tarafsız kaldı. Amerikalılar, çoğunlukla İtilaf Devletleri’nin davasını destekledi ancak savaşa katılmak istemedi. Ancak ister tarafsız gemi, ister yolcu, askerî ya da savaş gemisi olsun tüm gemileri hedefleyen Almanların kısıtlamasız denizaltı savaşı politikası, Amerikan vatandaşlarının ölümüyle sonuçlandı.

İngiliz Deniz İstihbaratı, Almanya Dışişleri Bakanı Arthur Zimmermann’ın Meksika’ya çektiği bir telgrafı ele geçirdi. Telgrafta Amerika’nın Almanya’ya karşı savaşa girmesi durumunda kendilerine yardım etmesi koşuluyla Meksika’ya, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Meksika toprakları teklif ediliyordu. Şifresi kırılan telgraf metni Londra’daki ABD büyükelçisine teslim edildi ve ardından Amerikan Başkanı Woodrow Wilson’a gönderildi. Bu bilgileri ve Almanya’nın denizaltı savaşı politikasını kullanan Wilson, 2 Nisan’da Almanya’ya karşı savaş ilanı talep ederek Kongre’ye gitti. Kongre, birkaç gün sonra 6 Nisan 1917’de savaş ilan etti.

1917: Rus Ekim Devrimi

6 ve 7 Kasım 1917’de (ya da eski Rumi takvimine göre 24 ve 25 Ekim’de) Bolşevik Parti lideri Vladimir Lenin’in önderliğindeki sol devrimciler, Kerensky hükümetine karşı neredeyse kansız bir darbe başlattı. Bu “Ekim Devrimi”, Bolşevikleri ve Lenin’i iktidara getirdi. Yeni Sovyet hükümeti, Rusya’yı hemen savaştan çıkardı ve Mart 1918’de İmparatorluk, Almanya’yla Brest-Litovsk Antlaşması’nı imzaladı. Rusya’nın savaştan çıkmasıyla birlikte artık iki cepheli bir savaşta mücadele vermek zorunda olmayan Almanya, bir dizi toprak imtiyazı kazandı. Bolşevik Kızıllar ve muhalifleri Beyazlar arasındaki iç savaş, 1917’den 1922’ye kadar kızışacaktı.

2 Kasım 1917: Balfour Beyannamesi

Balfour Beyannamesi’nde “Majestelerinin hükümeti, Filistin’deki Yahudi halkı için ulusal bir yurt kurulması fikrini benimsedi” diye belirtilmişti. Beyannamede bölgenin savaş sonrasındaki geleceği, Sykes-Picot Antlaşması gibi diğer İtilaf Güçleri antlaşmalarıyla çelişiyordu. Benzer şekilde beyannamenin net olmayan dili sonraki yıllarda uyumsuzluğa neden olmuştur.

8 Ocak 1918: Wilson’s On Dört İlkesi

Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, savaş sonrası barış görüşmelerine rehberlik edecek bir dizi ilke yayınladı. Wilson İlkeleri olarak bilinen bu ilkeler açık sözleşmeler, deniz ve ticaret özgürlüğü, silahlanmada azalma, sömürge taleplerinin çözümü, “genel bir milletler birliği ya da cemiyeti” ve ulusal özerklik talep ediyordu. Wilson’ın idealizmi, savaşı kaybettikleri kesin görünen İttifak Güçleri’ne ve ulusal devletler kurmayı ümit eden etnik azınlıklara hitap etti.

8 Mart 1918: İlk İspanyol Gribi Raporu

1918’de Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni bir grip virüsü türü ortaya çıktı ve küresel bir pandemiye yol açtı. Mayıs ayında Avrupa’da konuşlanan Amerikan askerleri, grip virüsünü denizaşırı ülkelere taşıdı. Dünya çapında yaklaşık 500 milyon kişi grip oldu ve 50 milyon kişi öldü. I. Dünya Savaşı’nda ölenlerden daha fazla Amerikan askeri, grip nedeniyle öldü.

11 Kasım 1918: Ateşkes

1918’de İttikfak Güçleri, çökmeye başladı. 9 Kasım 1918’de Alman monarşisi, devrildi. Bir Alman heyetinin İtilaf Devletleri ile ateşkes müzakeresinde bulunması, “sırtından bıçaklanma” mitini ateşledi. Bu yoruma göre Almanya, savaşı askerî yenilgi nedeniyle değil, ateşkes konusunda anlaşarak ülkeye ihanet eden cumhuriyetçi liderler yüzünden kaybetmişti. Ateşkes, on birinci ayın on birinci gününde, on biri on bir dakika geçe imzalandı ve yıkıcı mücadeleyi sona erdirdi.

1 Aralık 1918: Yugoslavya Krallığı’nın kuruluşu

Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (1929’da Yugoslavya olarak yeniden adlandırıldı), 1 Aralık 1918’de kuruldu. Yeni devlet, önceden bağımsız iki bölge olan Sırbistan ve Karadağ’ın yanı sıra Dalmaçya, Hırvatistan, Slovenya ve Bosna-Hersek dâhil olmak üzere eski Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir bölümünü de içeriyordu. Yugoslavya’nın daha büyük bir Sırp milliyetçiliğine ilham vermesi amaçlansa da ortak bir ulusal kimlik yaratmakta başarısız olundu.

Almanların toprak kaybı, Versailles Antlaşması, 1919

28 Haziran 1919: Versay Antlaşması

Versay Antlaşması, Haziran 1919’da Paris Barış Konferansı’nda aylarca süren müzakerelerin ardından imzalandı. Antlaşma, Almanya’nın bir daha asla İngiltere ya da Fransa için askerî bir tehdit oluşturmamasını sağlamak üzere tasarlandı. Kötü şöhretli “savaş suçu maddesi”, Almanya’yı savaştan sorumlu tuttu. Antlaşma, Almanya için yaklaşık 65.000 kilometre karelik bir toprak kaybı anlamına geliyordu ve ağır tazminat ödemeleri getirdi. Almanlar, müzakere masasında Wilson İlkeleri’ne dayanan bir yer beklemekteydi. Bunun yerine antlaşmaya "Diktat" (rıza olmadan dayatılan bir karar) olarak atıfta bulunarak acı protestolarla sınırlı kaldılar.

25 Nisan 1919: Abel Gance’ın J’Accuse Filminin Çıkışı

Dünya Savaşı’nın derin yıkımı, savaşın boşluğuna ve ölüm anlamsızlığına odaklanan birçok sanatsal yanıta ilham oldu. Fransız filmi J’Accuse’de ölüler, fedakarlıklarının boşa gidip gitmediğini görmek için yaralı ve sakat bir şekilde mezarlarından çıkıp köylerine dönerler. Film yapımcısı Abel Gance, 1918’de Fransız askerlerini oyuncu olarak kullanarak bu sahneleri gerçek savaş alanlarında filme aldı. Bu askerlerin birçoğu savaş bitmeden öldürüldü.

19 Kasım 1919–19 Mart 1920: Amerika Birleşik Devletleri Senatosu’nun Versay Antlaşması’nı Reddi

Amerikalıların tamamı, Başkan Wilson’ın on dört ilkeyle özetlenen idealist enternasyonalizmini paylaşmıyordu. Wilson uluslararası iş birliğinde kalıcı barışa giden yolu görürken birçok Amerikalı, bunun yerine ABD’nin uluslararası işlere olabildiğince az katılım göstermesi gerektiğini söyleyerek izolasyonu tercih etti. ABD Senatosu, Versay Antlaşması’nı ve Milletler Cemiyeti’ne üyeliği iki kez reddetti. Amerikan katılımı olmayan Milletler Cemiyeti’nin gücü ve prestiji büyük ölçüde azaldı.

1919: Weimar Cumhuriyeti’nin kuruluşu

İmparatorluk Almanyası’nın çöküşü (1918) ile Nazi Almanyası’nın yükselişi (1933) arasında geçen yıllarda hüküm süren Alman hükümeti, Weimar Cumhuriyeti olarak biliniyordu. Weimar Cumhuriyeti, Almanya’nın gördüğü ilk demokratik hükümetti ve başından itibaren savaş sonrası kargaşa, siyasi şiddet ve dönemin ekonomik sıkıntıları arasında demokratik normlar kurmakta zorlandı. Aynı zamanda Weimar Almanyası, yeni toplumsal özgürlükler çağına denk gelen kültürel bir gelişmeye de tanık oldu. Ancak Weimar Cumhuriyeti’nin istikrarsızlığı, sonuç olarak Adolf Hitler’in iktidara yükselmesine katkıda bulunmuş oldu.

27 Ağustos 1928: Kellogg-Briand Paktı

Kellogg-Briand Paktı, “savaşı, ulusal politika aracı olarak terk eden” 65 ülkenin imzaladığı uluslararası bir antlaşma idi. I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımının ardından Kellogg-Briand Paktı, I. Dünya Savaşı deneyiminin ne kadar yaralayıcı olduğunu yansıtarak savaşı önlemeyi ve barışı zorunlu kılmayı amaçlıyordu. ABD Senatosu, antlaşmayı Ocak 1929’da onayladı. Bu, Amerika’nın ihtiyatlı bir şekilde uluslararası meselelere yeniden girişini işaret ediyordu.

1929: All Quiet on the Western Front’un Yayınlanması

Erich Maria Remarque’ın 1929 yılına ait başyapıtı All Quiet on the Western Front, cephe askerlerinin deneyimlerini yansıttı ve savaştan dönen “kayıp nesl”in yabancılaşmasını dile getirdi. Bu insanlar, kendilerini barış zamanına adapte edemediler ve savaşın dehşetini ilk elden görmemiş olan ev halkı tarafından trajik bir şekilde yanlış anlaşıldılar. Kitap, 45 dile çevrildi ve milyonlarca kopya satıldı.

29 Ekim 1929: Borsanın Çöküşü ve Büyük Buhran

Ekim 1929’da Amerikan borsası çökerek Büyük Buhran olarak bilinen küresel bir malî krize yol açtı. Yaygın işsizlik ve yüksek enflasyona neden olan buhranın en kötü yılları 1929 ile 1933 arasında yaşandı.

Tüm ülkeler etkilenmiş olsa da buhran, Almanya’yı daha sert vurdu. Alman ekonomisi I. Dünya Savaşı’nın ekonomik etkilerinden, Versay tazminat ödemelerinden ve sıradan Almanların birikimlerini ortadan kaldıran 1923’teki korkunç hiperenflasyondan daha yeni kurtulmaya başlamıştı. Almanya’nın ekonomik sıkıntılarının Weimar Cumhuriyeti’nin zayıflığı ve istikrarsızlığıyla bir araya gelmesi Alman halkını, Versay Antlaşması’nı reddetme ve yüce Almanya’ya dönme sözü veren Hitler’inki gibi siyasi mesajlara daha açık hâle getirdi.