Asayiş Polisi
Naziler, on yıldan kısa bir sürede Alman Asayiş Polisi’ni radikalleştirerek askerîleşmiş ve tehlikeli bir kuruluşa dönüştürmüştür. Holokost’un pek çok operasyonunu Asayiş Polisleri, gerçekleştirmiştir. Gettoların korumasını üstlenmiş, sürgünleri kolaylaştırmış, saklanan Yahudileri yakalamış, Yahudileri ve diğer kişileri katletmişlerdir. Asayiş Polisi, Avrupa’daki Yahudilere karşı yapılan soykırımın hızlı ve acımasız olmasında çok büyük bir rol oynamıştır.
Önemli gerçekler
-
1
Asayiş Polisi, üniformalı polis kuvvetleridir. Asayiş Polisleri, genellikle kamu düzeninin korunmasıyla ve trafik kurallarının uygulanmasıyla görevliydi.
-
2
Nazi rejiminin temsilcileri olarak Asayiş Polisi, Yahudi karşıtı politikalar yürütmüştür.
-
3
II. Dünya Savaşı sırasında Asayiş Polisi, katliamlar yapmıştır ve Yahudilerin ölüm merkezlerine taşınmasını kolaylaştırmıştır.
Asayiş Polisi (Ordnungspolizei, Orpo), Nazi Almanyası’nın üniformalı polis kuvvetleriydi.
Üniformalı polis kuvvetleri, genellikle düzenin korunması, trafiğin yönlendirilmesi ve kazalara ve suç olaylarına müdahale etmekle görevlidir. Nazi Asayiş Polisi de bu sıradan görevleri yerine getirmiştir. Ancak aynı zamanda dehşet verici suçların işlenmesinde de rol almışlardır.
II. Dünya Savaşı’nın ve Holokost’un geçmişine ilgi duyan kişilerin çoğu, Gestapo ya da SS gibi Nazi kuruluşlarına aşinadır. Asayiş Polisi, az bilinse de Holokost’ta büyük bir rol oynamıştır. Asayiş Polisleri, genellikle Nazi Almanyası’nın diğer kolluk kuruluşları tarafından düzenlenen suçların gerçekleştirilmesine ilave işgücü olarak katılmışlardır.
Asayiş Polisi Birliklerinin Oluşturulması
Naziler, Ocak 1933’te iktidara geçmiştir. Nazilerden önceki Weimar Cumhuriyeti sırasında (1918–1933) Almanya’da merkezî olmayan çok sayıda üniformalı polis kuvveti bulunuyordu.
Bu kuvvetler, 1936 yılında yeni kurulan Asayiş Polisi Genel Merkezi’nin (Hauptamt Ordnungspolizei) bir parçası hâline getirildiler. Bu merkez, üniformalı polislerin merkezî hâle gelmesini sağladı. Söz konusu merkez, Asayiş Polisi Amiri (Chef der Ordnungspolizei) Kurt Daluege tarafından yönetiliyordu. Daluege, kıdemli bir SS yöneticisiydi. Bu yeniden düzenleme, Heinrich Himmler’in SS ile polisi birleştirme yönündeki gayretlerinin bir parçasıydı.
Asayiş Polisi bünyesinde üç farklı üniformalı polis kuvveti kategorisi bulunuyordu. Bu alt kategoriler, hizmet ettikleri nüfusun büyüklüğüne ve yoğunluğuna bağlı olarak düzenleniyordu:
- Jandarma, kırsal alanlardaki asayişten sorumluydu.
- Mahalle polisi ya da Gemeindepolizei, küçük kasabalardaki asayişi sağlamakla görevliydi.
- Koruma polisi ya da Schutzpolizei (Schupo), büyük kentleri korumakla görevliydi.
İtfaiye, kurtarma ve acil sağlık hizmetleri de Asayiş Polisi bünyesinde bulunuyordu.
Asayiş Polisi’nin Nazileştirilmesi ve Yahudi Karşıtı Şiddet Olayları
1930’larda Asayiş Polisi, normal görevlerinin pek çoğunu yerine getirmeyi sürdürüyordu. Örneğin trafiğin düzenlemesiyle, düzenin korunmasıyla ve suçların önlenmesiyle görevliydiler. Ancak Asayiş Polisi’nde bu dönemde Nazileşme de yaşandı. Teşkilat, Nazi rejiminin düşünceleriyle aynı safta yer almaya başladı.
Üniformalı Asayiş Polisi memurları, Nazi devletinin ajanları hâline geldi. Dolayısıyla—Yahudi karşıtı yasalar da dâhil—Nazi yasalarını uyguluyorlardı. Asayiş Polisi, Yahudileri ya da Yahudilerin sahip olduğu mülkleri yasadışı Nazi şiddetinden korumaya yönelik çok nadir müdahalede bulunuyordu. Bu durum, yaşanan şiddet olayları net bir şekilde kanunları ihlal etse de ya da kamu düzeninin bozulmasına neden olsa da geçerliydi.
Asayiş Polisi, böyle suçlar işleyen Nazileri neredeyse hiçbir zaman tutuklamıyordu. Örneğin Temmuz 1935’te Osterode (Ostróda) kasabasındaki polis memurları, genç erkeklerden oluşan bir grubun bir Yahudi adamı sokaklarda tekmelemesine göz yumdu. Genç erkekler, tutuklanmadı.
Savaş Sırasında Radikalleşme
Polisin rolü, Almanya’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal etmesiyle birlikte II. Dünya Savaşı başlayınca değişti.
Farklı türdeki polis birlikleri, Alman ordusuyla birlikte konuşlandırıldı. Bunlar arasında Einsatzgruppen da bulunuyordu. Asayiş Polisi birlikleri, Polonya’da da görevlendirildi. Bu birlikler, Polis Taburları (Polizei-Bataillone) olarak adlandırılıyordu. Bu taburlar, askerîleşmiş birliklerdi. Askerî operasyonlara katılıyorlar ve cephe gerisinde güvenlik görevleri yürütüyorlardı. Hem Einsatzgruppen hem de Asayiş Polisi Taburları, Polonyalıların ve Yahudilerin katledilmesinde rol almıştır.
Asayiş Polisi’nin Büyütülmesi
Nazi yöneticilerine göre Polis Taburları, Polonya’nın işgali sırasında çok iyi bir performans sergilemişti. Naziler, Asayiş Polisi’nin işgal görevlerinde ve gelecekteki askerî harekâtlarda işe yarayacağını düşünüyordu. Bu nedenle Asayiş Polisi Amiri Kurt Daluege, daha fazla birlik oluşturulması yönünde karar verdi. Bu karar, özellikle dikkat çekiciydi. Çünkü bu, genç erkeklerin orduya alınamayacağı anlamına geliyordu.
Daluege, 95.000 kişilik bir Yedek Asayiş Polisi Birliği oluşturdu. Bu yedek birlik, zaruri olmayan işlerde çalışan otuzlu yaşlarda işçilerden oluşuyordu. Daluege, ayrıca daha genç 26.000 erkeğin alınması sürecini de başlattı. Bu genç erkekler, Asayiş Polisi bünyesinde daha kalıcı bir şekilde hizmet verecekti.
Orduda görev yapmak istemeyen ya da polis olmak isteyen yirmili yaşlarındaki erkekler, bu çağrıya yanıt verdi. Yeni işe alınanlar ve yedekler, Nazileşmiş ve askerîleşmiş bir eğitimden geçirildi. Eğitimlerde polislerin normal faaliyetlerine de yer verildi. Ancak bu erkeklerin beyinleri, Nazi düşünceleriyle yıkandı ve savaş ortamında eğitim verildi.
Yeni Polis Memurlarının Görevlendirilmesi
Yeni işe alınanların ve yedeklerin çoğu, 550 kişiden oluşan polis taburlarında görevlendirildi. Deneyimli Asayiş Polisi memurları ve genç, yeni başlamış, seçkin Nazi memurları idare ediliyorlardı.
Bu taburların göreve başlaması, 1940 yılına kadar gider. Taburlardan bazıları, Norveç’e ve Hollanda’ya (her iki ülke de 1940 yılında işgal edilmiştir) gönderilmiştir. Diğer taburlar ise Merkezî Hükûmet’e ve Almanya tarafından topraklarına yeni katılan bölgelere (her ikisi de savaş öncesinde Polonya’nın bir parçasıdır) gönderilmiştir. Taburlar, ayrıca Bohemya ve Moravya Protektorası’nda da görevlendirilmiştir. Bu taburlar, çok çeşitli güvenlik görevlerinde yer almıştır. Örneğin binaları ve köprüleri, sabotajlara karşı korumuştur.
Polis birlikleri, genellikle coğrafî olarak düzenleniyordu ve numaralarına göre tanınıyorlardı. Örneğin 309 numaralı Polis Taburu, yeni işe alınan daha genç erkeklerden oluşuyordu. Eylül 1940’ta Merkezî Hükûmet’in Radom bölgesinden Köln’e uzanan alanda görevliydi.
Alman İşgali Altındaki Polonya’da Asayiş Polisi
1939–1940 yıllarından itibaren Asayiş Polisi memurları, işgal altındaki Polonya’da çok daha acımasız davranmıştır. Burada Nazi rejimi tarafından Yahudilerin ve Polonyalıların katledilmesi sırasında diğer Alman kuvvetlerine katılmışlardır.
Asayiş Polisi, Polonyalıların Almanya’da ve Alman işgali altındaki Polonya’da zorunlu olarak çalıştırılmak üzere toplanmasına yardım etmişlerdir. Ayrıca misilleme olarak cinayetler işlemişlerdir. Asayiş Polisi, Alman işgaline en küçük bir direniş gösteren Polonyalıları bile katletmiştir. Bu gibi eylemlere dair belgeli örnekler bulunmaktadır. Örneğin Polonyalılar bir Alman polis memuruna çarptıkları, Alman bir yetkiliye tükürdükleri ve Alman hâkimiyetini sorguladıkları için öldürülmüştür.
Asayiş Polisleri, Yahudileri aşağılamış ve Yahudilere kötü muamele etmişlerdir. Dindar Yahudi erkeklerin, sakallarını tıraş ettikleri bilinmektedir. Sık görülen bu Yahudi karşıtı saldırı, Yahudi din geleneklerini alay konusu etmeye ve aşağılamaya yöneliktir. Asayiş Polisleri, ayrıca Yahudilere kötü davranıp şiddet göstermiştir. Yahudileri herkes içinde küçük düşürücü davranışlarda bulunmaya zorlamışlardır. Örneğin Yahudilerin alaycı bir kalabalığın önünde dans etmelerini ya da jimnastik hareketleri yapmalarını emretmişlerdir.
Asayiş Polisi birlikleri, en nihayetinde bazı Yahudi gettolarının korumalığını yapmakla görevlendirilmiştir. Ocak 1942’de 61 numaralı Polis Taburu, Varşova gettosunda devriye nöbeti tutmaya başlamıştır. Burada fütursuz davranışlarda bulunmuşlardır. Polis memurları, gettoda yaşayanları keyfi bir şekilde silahla vurmuşlardır. Kurbanlarının ölmesi üzerine sevinç gösterileri bile yapmışlardır.
Polis taburları, Polonya’nın “Almanlaştırılması”nı kolaylaştırmaya katkıda bulunmuştur. Bu planın Doğu Avrupa’daki demografik yapının yeniden şekillendirmesi amaçlanmıştır. Plan kapsamında Alman yerleşimcilere yer açmak için yüz binlerce kişi (Yahudi ya da Yahudi olmayan), evlerini terk etmeye zorlanmıştır.
Asayiş Polisi memurları, küçük gruplar hâlinde Alman işgali altındaki Polonya kırsalında da görevlendirilmiştir. Bu alanlarda güvenliği sağlamakla görevlendirilmişlerdir. Bu rol, daha büyük ve daha hareketli polis taburlarıyla uyum içindeydi. Ancak büyük taburlara kıyasla bu küçük gruplar, aylarca hatta yıllarca aynı kasabalarda kalmıştır. Acımasız işgal politikaları yürüten bu gruplar, fütursuz davranışlar sergilemişlerdir.
Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne Saldırmasının Ardından
Polis birlikleri, cephe arkasında güvenliğin sağlanmasında orduya yardımcı olmakla görevliydi. Bu birlikler arasında Einsatzgruppen ve Asayiş Polisi de bulunuyordu. 1941 yılında bu birliklerin görevi, daha da ölümcül bir hâle bürünmüştür.
O yılın Haziran ayında Nazi Almanyası, Komünist Sovyetler Birliği’ne saldırmıştır. Bu işgal, Alman-Sovyet Paktı’nın parçalanmasına neden olmuştur. Nazilerin hedeflerinden biri, Sovyetler Birliği’nin ideolojik zeminini oluşturan komünizmi ortadan kaldırmaktı. Nazilerin diğer bir hedefi ise Lebensraum (yaşam alanı) elde etmekti. Nazi rejimi, topraklarını doğuya doğru genişletmeyi amaçlıyordu. Avrupa’nın bu bölümü, yüzyıllardır çok sayıda Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapıyordu.
Alman ordusu ve polis güçleri, Nazi Almanyası’nın sözde ırksal ve ideolojik düşmanlarına karşı acımasız bir savaş yürütmekle görevlendirilmişti. Haziran 1941’den hemen sonra Asayiş Polisi Taburları, Yahudileri ve başka grupları toplu katliamlar yoluyla yok etmiştir. Bu operasyonlar, Einsatzgruppen ve diğer SS ve polis birliklerinin yanı sıra gerçekleştiriliyordu. 27 Haziran 1941 tarihinde 309 numaralı Polis Taburu, kısa süre önce işgal edilen Bialystok’ta kan donduran bir katliam gerçekleştirdi. 2.000–3.000 Yahudiyi katlettiler. Bu kurbanların yüzlercesi, Büyük Sinagog’da canlı canlı yakıldı.
1941 yılının yaz ve sonbaharında Yahudilerin silahla toplu olarak katledilmesi çok yaygınlaştı. Bu katliamlar Einsatzgruppen, Alman ordusu ve Asayiş Polisi Taburları tarafından yapılıyordu. Taburlar, II. Dünya Savaşı’nın en kötü katliamlarından bazılarında yer almıştır. Eylül ayında 45, 303 ve 314 numaralı Polis Taburları, işgal altındaki Ukrayna’da Kiev’in varoşlarındaki Babi Yar’da gerçekleştirilen katliamda yer almıştır. Burada 33.000’den fazla Yahudinin katledilmesinde rol oynamışlardır.
Asayiş Polisi, Sürgünler ve “Nihaî Çözüm”
Tam tarihini belirlemek zor olsa da 1941 yılının bir noktasında Naziler, Avrupa’daki tüm Yahudileri katletmeye karar vermiştir. Bu planı, “Yahudi Sorunu’na Nihaî Çözüm” olarak adlandırmışlardır.
Naziler, Avrupa’daki Yahudilerin toplu olarak katledilmesi için ölüm merkezleri inşa etmişlerdir. Asayiş Polisleri, genellikle ölüm merkezlerinde görev yapmamıştır. Ancak Yahudilerin bu merkezlere hızlı bir şekilde taşınmalarının sağlanmasında önemli bir rol oynamışlardır. Yahudilerin Alman işgali altındaki Avrupa’nın dört bir yanından ölüme gönderilmesinde görev yapmışlardır. Yardımcı oldukları seferler arasında Varşova gettosundan, Berlin’den ve Budapeşte’den yapılan seferler sayılabilir.
Almanlar, “Nihaî Çözüm”ün bir parçası olarak Alman işgali altındaki Doğru Avrupa’da bulunan gettolarda yaşayan Yahudileri katletmiştir. 1941 yılının sonlarından itibaren Asayiş Polisi, Almanlar tarafından “tasfiye” olarak adlandırılan eylemlerde de rol almıştır. Bunlar, gettoların ve gettolarda yaşayan Yahudilerin sistematik olarak yok edilmesine yönelik eylemlerdi. SS ve Asayiş Polisi de dâhil polis birlikleri, Yahudileri ya yakınlarda kazılan toplu mezarlarda silahla toplu olarak katletmişlerdir ya da sürgüne göndermişlerdir. Sürgüne gönderilenler genellikle ölüm merkezlerine gönderilmiştir. Daha sonra Asayiş Polisi, saklanan ya da sürülmekten kaçan Yahudilerin bulunup yakalanmasında görev almıştır.
Asayiş Polisi, Nazi Almanyası sınırları içinde (Almanya, Avusturya ve Bohemya ve Moravya Protektorası da dâhil), yerli Yahudi topluluklarının sürülmesinde çok belirgin bir rol oynamıştır: Sürgün trenlerinde nöbetçilik yapmışlardır. Örneğin 14 Haziran 1942’den itibaren onaltı Viyanalı Asayiş Polisi memurundan oluşan küçük bir birlik, Sobibor ölüm merkezine sürgün edilenlerin başında nöbet tutmuştur. Viyana’dan Sobibor’a yolculuk üç gün sürmüştür. Bu trenle yaklaşık 1.000 Yahudi Sobibor’a getirilmiştir. Trendeki hemen hemen herkes, derhal katledilmiştir.
Asayiş Polisi nöbetçi birlikleri, genellikle Alman işgali altındaki diğer alanlardan yapılan sürgün seferlerinin en azından bir bölümüne de eşlik etmişlerdir. Toplamda Asayiş Polisi memurları, 700’den fazla sürgün seferinde nöbetçilik yapmıştır. Bu seferler, Nazi Almanyası, Belçika, Fransa, Macaristan, Hollanda ve Slovakya gibi yerlerden yapılmıştır. Asayiş Polisi memurları, Doğu Avrupa’daki gettolardan düzenlenen ve sayısı belirlenemeyen sürgün seferine de eşlik etmişlerdir. Böylece Asayiş Polisi, yüz binlerce Yahudinin katledilmesine yardımcı olmuştur. Asayiş Polisi’nin seferlerde bulunanları bekleyen ölümcül kaderi bildikleri neredeyse kesindir.
Savaşın ardından, çok sayıda Asayiş Polisi memuru, Nazilerin işledikleri suçlara dâhil olmadıklarını beyan etmiştir.