Ossi, bir aile vagonunda yaşayan, Roma Katolik Çingenesi bir ailenin altı çocuğundan en küçüğüydü. Kışın karavanda Avusturya'nın başkenti Viyana'da kalıp, yazın tekrar sayfiyeye dönüyorlardı. Stokja ailesi geçimlerini gezgin at tüccarları olarak sağlayan Çingenelerin Lowara Roma kabilesine mensuptu. Ossi'nin ataları 200 yıldan fazla bir süredir Avusturya'da yaşamıştı.
1933–1939: Mart 1938'de Almanlar Avusturya'yı kendi topraklarına kattığında, Ossi 2 yaşındaydı. Almanlar ülkeye girdiğinde Stojka ailesinin karavanı kış olduğu için Viyana kamp alanındaydı. Almanlar, Çingenelere birbirlerinden ayrılmama emri verdi. Stokja ailesi karavanını ahşap bir eve dönüştürerek, tek bir yerde yaşamaya alışmaya çalıştı.
1940–1944: Çingenelere kendilerini başka bir “ırkın” üyeleri olarak kaydettirmeleri için baskı yapıldı. Almanlar babasını götürdüğünde, Ossi 5 yaşındaydı. Daha sonra kız kardeşi Kathi'yi götürdüler. Sonunda Ossi ve ailenin geri kalanı Birkenau'da Çingeneler için ayrılmış kampa gönderildi. Çok az yiyecek vardı. Neredeyse hepsi de şalgamdı. Küçük Ossi, tifüse yakalandı ve hasta esirlerin kaldığı barakalara götürüldü. Hasta barakalarından genellikle “krematoryumun arka odası” diye bahsedilirdi.
Ossi'ye tıbbî bir tedavi verilmedi. Tifüs ve kötü beslenme nedeniyle hayatını kaybetti. Öldürüldüğünde 7 yaşındaydı.
Başka OkumalarFranz ve ailesi Yehova Şahitleri'ndendi. Almanya 1938'de Avusturya'yı topraklarına kattı. II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından, Franz'ın babası Şahitler’den biri olarak, savaşa karşı çıktığı için idam edildi. 1940'da Franz askerî eğitime katılmayı ve Nazi bayrağına selam vermeyi reddetti. Gestapo (Alman Gizli Hükümet Polisi) tarafından Graz'da tutuklandı, sorgulandı ve Almanya'daki kampların birinde beş yıl zorunlu çalışma ile cezalandırıldı. Franz, Amerika Birleşik Devletleri Kuvvetleri tarafından 1945'te serbest bırakıldı.
Başka OkumalarFranz ve ailesi Yehova Şahitleri'ndendi. Almanya 1938'de Avusturya'yı topraklarına kattı. II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından, Franz'ın babası Şahitler’den biri olarak, savaşa karşı çıktığı için idam edildi. 1940'da Franz askerî eğitime katılmayı ve Nazi bayrağına selam vermeyi reddetti. Gestapo (Alman Gizli Hükümet Polisi) tarafından Graz'da tutuklandı, sorgulandı ve Almanya'daki kampların birinde beş yıl zorunlu çalışma ile cezalandırıldı. Franz, Amerika Birleşik Devletleri Kuvvetleri tarafından 1945'te serbest bırakıldı.
Başka OkumalarSmiljka, Hersek'in Orta Yugoslavya bölgesindeki Mostar kasabasında Ortodoks bir ailenin üç kızından biri olarak dünyaya geldi. Annesi, Smiljka 3 yaşındayken vefat etti ve üç kız çocuğunu babaları büyüttü. Çocukluğunda erkeksi tavırları olsa da, Smiljka 17 yaşında Miss Makarsa Riviera güzellik yarışmasını kazandı ve profesyonel bir manken olmak için Almanya'ya gitti.
1933–1939: Smiljka, Berlin'de başarılı bir mankenlik kariyerine imza attı. Uzun, ince vücudu, çıkık elmacık kemikleri ve badem şeklindeki gri-mavi karışımıyla, Greta Garbo'ya benzerliğiyle dikkatleri üzerine çekiyordu. Smiljka faşizm karşıtıydı ve Hitler'in iktidara gelmesinin ardından Almanya'yı terk etti. Eylül 1939'da Avrupa'da savaş patlak verdiğinde, Smiljka Yugoslavya'nın başkenti Belgrat'ta, eşi Tihomir Visnjevac ve oğluyla birlikte yaşıyordu.
1940–1941: Belgrat'taki pek çok kişi gibi, Smiljka faşizm karşıtı olduğunu belli edebiliyordu. 27 Mart 1941'de Yugoslavya'da yeni faşizm karşıtı hükümet iktidara geldi. Bu olaya tepki olarak Almanlar paskalyadan önceki büyük perhizin altıncı ve son pazar gününde, 6 Nisan 1941'de Belgrat’ı bombalama saldırısını gerçekleştirdi. Altı gün sonra da Almanlar şehri işgal etti. Eşiyle birlikte Weimar Almanya'sında faşizm karşıtı görüşlere sahip olmasıyla bilinen Smiljka, Gestapo tarafından ele geçirildi. İki haftadan daha fazla bir süre boyunce Smiljka ile eşi dövüldü ve işkenceye maruz kaldılar.
1941 yılı Mayıs'ının başında Smiiljka, Banjica toplama kampında infaz mangası tarafından ateş edilerek öldürüldü. Öldüğünde 35 yaşındaydı.
Başka OkumalarRemy, küçük bir Fransız kasabasında Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Paris Üniversitesi'nde hukuk okuduktan sonra 1913'te, Paris'teki Tallandier yayınevine girdi. I. Dünya Savaşı'nda Fransız ordusunda savaştı ve beş kez yaralandı. Savaştan sonra Tallandier'de çalışmak üzere geri döndü ve 1919'da yayınevinin sahibinin kızı Germaine Tallandier ile evlendi. Beş çocukları oldu ve çocuklarını dindar Katolikler olarak yetiştirdiler.
1933–1939: 1935'te Remy, Fransa'nın 35 mil (56 km) güneydoğusunda yer alan küçük kasaba Avon'a belediye başkanı oldu. Remy, kraliyet sarayı ve Fontainbleau ormanına yakınlığıyla meşhur olan kasabasıyla gurur duyuyordu. Vatansever bir Fransız olarak Remy, Hitler'in 1933'te iktidara gelmesinden sonra Almanya'ya güvenmedi.
1940–1944: Haziran 1940'da Almanlar Fransa'yı yendi ve 16 Haziran'da Avon'u işgal etti. Remy belediye başkanı olarak kalmakta kararlıydı. “Velite Thermoplyles” isimli direniş grubunun aktif bir üyesi hâline geldi. Yahudilere ve artık kitabı basılmayan yazarlara malî destek verdi. Evinin olduğu Dorgogne'de, Alsaslı Yahudilere kucak açtı. Belediye başkanlığı yetkisini Yahudileri ve diğer kaçakları korumak için kullanan Remy, bu kişilere sahte belgeler düzenledi ve Fransa'nın işgal edilmemiş güney bölgesine ya da güvende olabilecekleri yerlere gitmeleri için yardım etti.
4 Mayıs 1944'te, Remy bir iş gezisi için Paris'ten döndükten sonra, Avon'da Gestapo tarafından tutuklandı. 15 Mayıs 1945'te Neuengamme toplama kampında vefat etti.
Başka Okumalar1919'da Robert ve kardeşi Karl, Köln bölgesinde Nerother Bund isimli gençlik grubunu kurdu. Diğer Alman gençlik grupları gibi, Nerother Bund da kamp ve dağa tırmanma gibi aktivitelerle gençleri doğaya yakınlaştırmayı hedefliyordu. Ergenlik çağındaki erkek arkadaşların yakınlıkları dolayısıyla, bazen eşcinsel ilişkiler ortaya çıktı ve o zamanki başka gençlik grupları gibi, Nerother Bund da bu tür ilişkileri kabul etti.
1933–1939: Nazilerin 1933'te iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, bağımsız gençlik gruplarının tümünü dağıtarak üyelerine Hitler Gençlik hareketine katılmaları için baskı yaptı. Robert buna karşı çıktı ve Nerother Bund ile bağlantısını gizlice sürdürdü. 1936'da Naziler tarafından yeniden düzenlenen ve eşcinselliği yasaklayan ceza kanunun 175. fıkrası nedeniyle hüküm giydi. Robert Nerother Bund'un geriye kalan 13 üyesiyle birlikte hapse atıldı.
1940–1941: Robert Nazi rejimi sırasında, 175. fıkradan hüküm giyen 50.000'den fazla erkekten sadece biriydi. 1941'e gelmeden, Dachau toplama kampına gönderildi. Kamplardaki diğer “175 mağdurları gibi”, Robert'in de eşcinsel olduğunu gösteren pembe üçgeni takması gerekiyordu. “175 mağdurları” ayrı barakalarda tutuluyor, sert muameleye maruz kalıyor ve diğer esir grupları tarafından genellikle yok sayılıyorlardı.
1941'de Robert kırk dört yaşında Dachau'da hayatını kaybetti. Ölümüne ilişkin detaylar bilinmiyor.
Başka OkumalarYahudi bir baba ve Katolik bir annenin büyük kızları olarak dünyaya gelen Helen, Viyana'da Katolik bir çocuk olarak büyütüldü. Babası, I. Dünya Savaşı'nda hareketlenmeler sırasında Helen 5 yaşındayken hayatını kaybetti ve annesi Helen 15 yaşındayken yeniden evlendi. Aile içinde Helly olarak bilinen Helen yüzmeyi ve operaya gitmeyi severdi. Ortaöğretimi tamamladıktan sonra hukuk fakültesine girdi.
1933–1939: Helen 19 yaşındayken, ilk defa akıl hastalığının ilk belirtileri baş gösterdi. Durumu 1934'te kötüleşti ve 1935'e gelmeden hukuk eğitimini ve katip olarak işini bırakmak zorunda kaldı. Tilki teriyeri cinsi köpeği Lydi'yi kaybettikten sonra, büyük bir sinir krizi yaşadı. Şizofreni teşhisi koyuldu ve Viyena'daki Steinhof Psychiatric Hospital'a (Psikiyatri Hastanesi) yatırıldı. İki yıl sonra Mart 1938'de, Almanlar Avusturya'yı Almanya topraklarına kattı.
1940: Helen Steinhof'da tutuluyordu ve durumunun düzelmiş olmasına karşın eve gitmesine izin verilmiyordu. Ebeveynleri kızlarının kısa süre sonra hastaneden çıkacağına inandırılmıştı. Ancak Ağustos ayında Helen'in annesine kızının Bavyera sınırının tam karşısındaki Niedernhart'taki bir hastaneye transfer edildiği söylendi. Aslında Helen üstündekiler çıkarılarak, fiziksel muayeneye tabi tutulduğu ve sonra duş odasına götürüldüğü, Almanya Brandenburg'taki bir hapishaneye transfer edildi.
Helen o yıl Branderburg “Ötenazi” merkezinde gaz odasında öldürülen 9.772 kişiden biriydi. Resmî kayıtlara odasında “akut şizofrenik eksitasyon” nedeniyle öldüğü geçti.
Başka OkumalarGregor, Avusturya'nın Karintiya diye bilinen bölgesinde dünyaya geldi. I. Dünya Savaşı'nda Avusturya-Macar ordusuna katıldı ve yaralandı. Çocukluğunda Katolik olarak yetiştirilen Gregor ve eşi 1920'lerin sonunda Yehova Şahitleri'nden biri oldu. Gregor, eşinin ve altı çocuğunun geçimini bahçıvanlık ve taşçılık yaparak sağlıyordu.
1933–1939: Avusturya hükümeti Yehova Şahitleri'nin misyonerlik faaliyetlerini 1936'da yasakladı. 1938'de Almanya Avusturya'yı topraklarına kattığında, Gregor kendi cemaatinde Avusturya'nın Almanya ile birleşmesini onaylayan boykotu başlattı. Gregor'un Nazi karşıtı duruşu nedeniyle, kasabanın belediye başkanı 1 Eylül 1939'da Gregor'u tutukladı. Askerlik hizmetine karşı çıktığı gerekçesiyle askerî mahkemede yargılanmak üzere Berlin'e gönderildi. Ölüm cezasına çarptırıldı. 7 Aralık 1939'da Gregor Berlin'deki Ploetzensee Hapishanesi'nde giyotinle asılarak idam edildi.
1940–1945: Savaş sırasında, Gregor'ın tüm ailesi Nazilerle işbirliği yapmayı reddettikleri için tutuklandı. Gregor'un oğullarından ikisi öldürüldü: Oğullarından birinin 1939'da Gregor'un da kafasının kesildiği Ploetzensee Hapishanesi'nde kafası kesildi. Diğeri ise ateş edilerek öldürüldü. Gregor'un en büyük oğlu, askerlik eğitimine katılmayı reddeden Franz ise Nazi bayrağını selamlamadı ve Almanya'daki kamplardan birinde beş yıllık zorunlu çalışma cezasına çarptırıldı.
Gregor ve iki oğlunun yanı sıra, Gregor'un Yehova Şahitleri cemaatine Naziler tarafından eziyet edildi.
Başka OkumalarMarian, Polonya'da Lomza yakınındaki Bialystok Vilayeti'ndeki Niewodowo'da Katolik inancına sahip ailesi tarafından büyütüldü. Ailesi Niewodo'da Polonya bağımsızlığını tekrar kazandığı 1918'e kadar Çarlık egemenliğinde yaşadı. Lisenin ardından Marian, Fransisken Tarikatı'na (Capuchin Franciscan Order of Friars) katıldı. Fransa ve İtalya'da sekiz yıl okuduktan sonra, Polonya'ya dönerek tarikattaki çocuklara felsefe dersleri vermeye başladı.
1933–1939: Almanya 1939'da Polonya'yı işgal ettiğinde, Grodno yakınındaki manastırdaydım. Doğudan gelen Sovyet birlikleri Grodno'ya girdikten üç hafta sonra manastırı tahliye ettik. Ben Lomza'ya döndüm. Başımızdaki yeni Sovyet yöneticiler, çalışan insanları sömürdüğünü ileri sürerek dini reddetti. Vaazlarımda bu görüşe karşı çıktım. Sovyet birliklerinin beni tutuklamak üzere olduğunu öğrenince, Alman işgali altındaki Polonya'ya kaçtım.
1940–1945: 1941'de Naziler Varşova'da tutukladı. Bana tutuklanmam için ortada gerçek bir sebebin bulunmadığı, ancak eğitimli bir Polonyalı olarak işbirliği konusunda güvenilmez olduğum söylendi. Pawiak Hapishanesi'nde tutuldum ve daha sonra Auschwitz'e sevk edildim. Auschwitz'de komutan çok çalışmamız konusunda bizi azarladı. Çevirmen komutanın abartılı söylemini Lehçeye tercüme ediyordu. Ama ben Almanca anlıyordum. Komutan ancak krematoryum bacasından çıkarak özgürlüğümüze kavuşacağımızı söyledi. Bu sözleri çevirmek yerine çevirmen “Her şeyin üstesinden geleceksiniz” dedi.
Papaz Dabrowski malarya deneylerine tabi tutulduğu Dachau kampında götürüldü. 29 Nisan 1945'te Amerikan birlikleri tarafından serbest bırakıldı ve 1949'da Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti.
Başka OkumalarRobert ve ailesi Yehova Şahitleri'ndendi. Yehova Şahitleri, Adolf Hitler'e bağlılık yemini etmeyi veya Alman ordusuna yazılmayı reddettikleri için Naziler tarafından devlet düşmanı olarak görülüyordu. Robert'in ailesi Nazi zulmüne karşın dinî faaliyetlerine devam etti. Robert'in doğumundan kısa süre önce, annesi dinî eşyalar dağıtmaktan kısa bir süre hapse atılmıştı. Doğum sırasında Robert'ta kalça çıkıklığı oldu. Bu da yürümesini engelledi. Robert beş yaşına geldiğinde, Schlierheim'da sağlık muayenesinden geçmesi emri verildi. Annesi Robert'in “uyutulması” ile ilgili yorumlara kulak misafiri oldu. Oğlunu öldüreceklerinden korkan anne oğlunu alarak klinikten kaçtı. Nazi doktorları fiziksel ya da zihinsel engelli olarak addettikleri kişilerin sistematik olarak öldürülmesine 1939'da başladı.
Başka Okumalar
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia. View the list of donor acknowledgement.