Pek çok Yahudi gibi, Lewent ailesi de Varşova gettosunda hapsedildi. 1942'de küçücük bir alanda saklanırken, Almanlar bir baskında annesinde annesini ve kız kardeşlerini tutukladı. Öldürüldüler. Abraham da yakınlardaki bir zorunlu çalışma kampına götürüldü. Ancak gettodaki babasına dönmek için buradan kaçtı. 1943'te babasıyla birlikte Majdanek'e sürgün edildiler. Babası burada hayatını kaybetti. Abraham daha sonra Skarzysko, Buchenwald, Schlieben, Bisingen ve Dachau'ya gönderildi. Almanlar esirleri tahliye ederken, Amerikan Kuvvetleri Abraham'ı serbest bıraktı.
Hatırlıyorum yere uzanmıştım. Bu adam “Tanrım. Nasıl bir manzaraydı” [ağlıyor]. Manzara. İnsanları toplamaya başladılar. Tek tek insanları topluyorlardı. Pek çoğu ölmüştü. Çünkü… ne kadar az kişi varsa o kadar insanı kamyonlara ve araçlara doldurdular. Hastaneye götürdüler ve çadırlara yerleştirdiler. Su verdiler. Kızıl Haç'ın gönderdiği yardım paketlerini dağıttılar. Bu aslında o kadar da iyi değildi. Çünkü paketlerin içinde süt tozu, çikolata, et konserveleri vardı. İnsanlar o kadar açtılar ki onlar için paketin içindekilerin önemi yoktu. Hepsini yediler. Yüzlerce insan bu paketleri yediği için öldü. Çünkü bu tür yiyeceklere alışkın değildiler. Yanımda bir adam oturuyordu. Bir zamanlar doktor muydu bilmiyorum ama, ölmüş gibiydi...Sanırım Macar ya da Romanyalıydı. Paketi aldığında “Hiçbir şey yeme. Bunların hiçbirini yeme. Yersen ölürsün. Şeker varsa, sadece şekeri al. Ağzına at. Şekeri sadece em. Bunu yapman yeterli. D diğerlerini at, sakın yeme” dedi. “İstiyorsan sakla. Ama kesinlikle yeme. Sütü ağzına alma. Çikolatayı yeme. Konserve eti de yeme, jambon çünkü bu. Yeme. Çünkü yersen ölürsün” dedi. Söyledikleri gerçekleşti. Paketlerdekini yiyen insanlar ishal olup öldü.
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia. View the list of donor acknowledgement.