Antisemitizm: Bir Giriş
Antisemitizm, Yahudi halkına karşı önyargı ya da nefret bağlamında şekillenmiş bir anlayıştır. Yahudilere karşı duyulan bu nefret, Holokost’un da temellerini atmıştır. Ancak Yahudi karşıtlığının Holokost ile başladığı ya da sona erdiği söylenemez. Antisemitizm, binlerce yıldır varlığını sürdürmektedir. Bu anlayış, genellikle Yahudilere karşı uygulanan sistematik ayrımcılık ve zulüm şeklinde kendini göstermiştir. Antisemitizm, Yahudi halkının defalarca kez ölümlerin de yaşandığı çok ciddi şiddet olaylarıyla karşılaşmasına yol açmıştır.
Önemli gerçekler
-
1
Antisemitizm, tarihî, sosyal ve kültürel bağlamda derin kökleri olan nefret kaynaklı inanışların ve fikirlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir anlayıştır. Hristiyanlık, Yahudilerin her zaman azınlık olduğu Avrupa’da Yahudi karşıtlığının gelişmesinde ve yayılmasında yüzyıllar boyunca önemli bir rol oynamıştır.
-
2
Günümüzde Yahudi karşıtı fikirler ve klişe inanışlar, farklı geçmişlere sahip olan ve farklı dinlere inanan insanlarla birlikte siyasi yelpazenin her kesiminden farklı görüşleri savunanlar tarafından da benimsenmektedir.
-
3
Antisemitizm, çoğu kez klişeleşmiş önyargılar ve yakıştırmalar yoluyla Yahudi halkını günah keçisi ilan etme ve bu halkı çeşitli komplo teorileriyle ilişkilendirme biçiminde kendini göstermektedir. Bu teoriler, gerçekleri yansıtmayan bir şekilde Yahudilerin toplumlar ve hatta dünyanın geneli için tehlike oluşturduğunu öne sürmektedir.
Antisemitizm, Yahudi halkına karşı önyargı ya da nefret bağlamında şekillenmiş bir anlayıştır. Bu anlayış, bağnazlık ve ırkçılığın bir türüdür. Yüzyıllar boyunca Yahudi karşıtı klişe inanışların, yakıştırmaların ve komplo teorilerinin yayılması için çalışan antisemitistler, Yahudileri adeta şeytanlaştırmış ve onları birer canavar olarak göstermiştir.
Antisemitizm, Yahudiler ve Yahudilerin dinî inancı Yahudilik hakkında nefret dolu bir dizi inanç ve fikirden oluşmaktadır. Yahudi karşıtlığı, eskiden bu yana süre gelen yaygın önyargılara dayanmaktadır. Ancak “antisemitizm” kelimesi, çok daha yenidir. Bu kavram, 1800’lü yılların başında Almanca’da “Antisemitismus” olarak kullanılmaya başlamıştır.
Antisemitizm olarak ifade edilen Yahudi karşıtlığı, Holokost’un temellerini atmıştır. 1933–1945 arasında yaşanan Holokost, Nazi Almanyası ile bu ülkenin müttefikleri ve işbirlikçileri tarafından Avrupa’daki altı milyon Yahudiye karşı devlet desteğiyle sistematik olarak gerçekleştirilen zulüm ve katliamları ifade eder. Naziler, Yahudilere karşı yüzyıllardır süregelen önyargı ve nefretten faydalanarak insanları soykırım yapmak üzere kışkırtmıştır.
Ancak Yahudi karşıtlığının Holokost ile başladığı ya da sona erdiği söylenemez. Yüzyıllar boyunca farklı dinlere, sosyoekonomik statülere, siyasi görüşlere ve ulusal kökenlere mensup insanlar, antisemitik önyargıları ve inançları dile getirmiş ya da bunlara dayanarak hareket etmiştir. Antisemitizm, sıklıkla Yahudilere karşı uygulanan ayrımcılık ve şiddetle sonuçlanmıştır.
Avrupa’daki Yahudi karşıtı önyargılar ve Yahudilere karşı duyulan nefret, antik çağlara ve erken Hristiyanlık dönemine kadar uzanmaktadır. Yahudiler birçok Avrupa krallığında, imparatorluğunda ve ülkesinde yüzyıllar boyunca azınlık olarak yaşamış ve sıklıkla zulüm görmüştür. Yahudilere karşı sergilenen önyargılar, Ortaçağ’da (yaklaşık 500–1400 arası), Erken Modern Çağ’da (yaklaşık 1400–1789 arası) ve birçok ülkenin modernleşmeye ve laikleşmeye başladığı 18. ve 19. yüzyıllarda (1700–1900) Avrupa’daki yaşantının ve düşünce dünyasının yaygın birer parçası olmuştur. 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde ise Yahudi karşıtı pek çok klişe düşünce, yanlış kanı ve kurmaca efsane, Almanya’daki ve diğer Avrupa toplumlarındaki insanlar tarafından yaygın şekilde benimsenmiş ve geniş çapta kabul görmüştür. Sistematik olarak sürdürülen bu nefret, 1933–1945 arasında Holokost’un gerçekleşmesine de imkân vermiştir.
Antisemitizmin Hristiyanlığa Dayanan Kökleri
Antisemitizmin kökleri, antik çağlardaki ve erken Hristiyanlık dönemindeki Yahudi karşıtlığına dayanmaktadır. Yahudiler hakkındaki pek çok klişe düşünce ve komplo teorisi, Erken ve Ortaçağ Hristiyan öğretilerine ve uygulamalarına kadar uzanmaktadır. İlk Hristiyanlar, Yahudiliğin yerini Hristiyanlığın aldığını ve Yahudilerin artık Tanrı tarafından seçilmiş halk olmadığı öğretisini benimsemişlerdir. Yahudilerin, İsa’yı Mesih olarak kabul etmedikleri için inatçı ve hakikate karşı kör olduğunu iddia etmişlerdir. Yüzyıllar boyunca aktarılan bu fikirler, Hristiyanların Yahudilere güven duymamalarına ve onlara karşı düşmanlık beslemelerine neden olmuştur.
Yahudi karşıtı önyargıların ilk kez görülmesine neden olan diğer Hristiyan inanışları ve anlayışları arasında şunlar da sayılabilir:
- İsa’yı Yahudilerin öldürdüğünü iddia eden, gerçeği yansıtmayan ve resmî Hristiyan öğretileriyle pekiştirilen suçlama;
- Havari Yahuda İskariyot’un İsa’ya ihanetinin, sözde Yahudi ihanetinin ve açgözlülüğünün sembolü olarak görülmesi;
- Hristiyanların Yahudileri şeytanla işbirliği yapmakla ve hatta şeytanın ta kendisi olmakla suçlaması;
- “Kan iftirası” olarak da bilinen ve Yahudilerin Hristiyan çocukları “ayinlerde kurban ettiği”ni iddia eden asılsız suçlamalar.
Bu fikirler, çoğu Hristiyan kilisesi ve mezhebi tarafından artık aktif olarak desteklenmemektedir. Ancak yüzyıllar boyunca Yahudilere karşı takınılan tutumda etkili olmuşlardır. Böylece Hristiyanlık ve Hristiyanlığın Yahudilere ilişkin düşünceleri, antisemitizmin de temellerini oluşturmuştur.
Antisemitizm, Avrupa ve dünya genelinde Hristiyanların etkili olduğu toplumlarda hatta çok az sayıda Yahudinin yaşadığı ya da hiç yaşamadığı yerlerde bile yaygınlaşmıştır. Günümüzde antisemitizm, Hristiyanların çoğunlukta olmadığı toplumlarda da yaygın olarak görülmektedir.
Laik (Din Kaynaklı Olmayan) Antisemitizm
Antisemitizm, Yahudilere karşı laik (din kaynaklı olmayan) önyargıları da kapsar. Avrupa’nın genelinde yüzyıllar boyunca Yahudilere karşı ırkçı, milliyetçi ve ekonomik bağlamda olumsuz fikir ve inanışlar geliştirilmiştir. Dinî kaynaklı olmayan bu laik önyargıların ve nefret söylemlerinin yaygınlaşması, Yahudilerin Avrupa’nın ezici çoğunluğunu oluşturan Hristiyan toplumlarında azınlık olarak yaşamalarından kaynaklanmıştır. Yahudi halkı hakkında öne sürülen ve din kaynaklı olan ya da olmayan nefret dolu tüm fikirler ve inanışlar, hep birlikte antisemitizmi oluşturmaktadır.
Ekonomik Antisemitizm
Ekonomik antisemitizm, Yahudilerin doğuştan açgözlü ve cimri oldukları ya da paradan iyi anladıkları yönündeki olumsuz ve aşağılayıcı klişe inanışlara dayanmaktadır. Günümüzde “Yahudi pazarlığı” olarak kullanılan, “ucuza kapatmak” ya da “kazıklamak” anlamına gelen ifade de yine bu antisemitik önyargıların bir ürünüdür. Diğer bir örnek ise çoğu Yahudinin bu alanlarda çalışmamasına karşın Yahudilerin gerçeği yansıtmayan bir şekilde tefecilik, bankacılık ya da finans işleriyle ilişkilendirilmesidir.
Ekonomik antisemitizmin tarihsel kökleri, Ortaçağ’a ve Erken Modern dönem Avrupasına dayanmaktadır. Yüzyıllar boyunca Avrupa’daki pek çok otorite Yahudilerin toprak sahibi olmalarını, tarımla uğraşmalarını, çoğu zanaat işinde çalışmalarını ve ticaret yapmalarını yasaklamıştır. Bu kısıtlamalar, genellikle dinî önyargılardan kaynaklanmıştır. Bu nedenle geçimlerini sağlayabilmek için çoğu Yahudinin alım satım yapma, borç para verme ya da döviz bozma işlerinde çalışmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Çoğu Yahudi için bu uğraşlar, seyyar satıcılık yapmak gibi küçük ölçekli işlerle sınırlı kalmıştır. Pek çok Yahudi, yoksulluk içinde yaşamıştır. Ancak bazı Yahudi ailelerin saraylara ya da krallıklara borç vererek seçkin kimseler olduğu ve zenginleştiği çok az sayıda örnek de mevcuttur. Bu tür nadir örnekler, tüm Yahudilerin zengin olduğu konusunda gerçeği yansıtmayan inanışların ve yalanların da kabul görmesine yol açmıştır. Bu yalanlar, eskiden süregelen dinî önyargılar üzerine inşa edilmiştir. Bu önyargılar, sonuç olarak Yahudilerin sahip oldukları bu sözde zenginliği güç elde etmek için kullandıklarına dair seküler komplo teorilerinin oluşmasına ilham vermiştir.
19. yüzyılda bazı siyasi figürler, öne sürdükleri siyasi teorilerde bu ekonomik antisemitik fikirlere de yer vermeye başlamıştır. Örneğin kapitalizme karşı sol ve sağ cenahtan yaptıkları eleştirilerde bu fikirlere yer vermişlerdir. Yahudi karşıtı siyaset teorisyenleri, kapitalizm ve sosyalizm gibi ekonomik sistemlerin tamamı için Yahudileri sorumlu tutmuştur. Sermaye sahiplerinin, sanayicilerin ve çok varlıklı insanların büyük bir bölümü Yahudi olmamasına karşın bu teamül, 21. yüzyılda da kendini göstermektedir.
Milliyetçi Antisemitizm
Milliyetçi antisemitizm, Yahudilerin şüphe uyandıran “ecnebi” yabancılar ya da sadakat beslemeyen ve vatansever olmayan vatandaşlar olduğu yönündeki olumsuz ve aşağılayıcı klişe inanışlara dayanmaktadır. Milliyetçi antisemitizm, ayrıca Yahudilerin tehlikeli ve şüpheli uluslararası bağlantılarının olduğunu da iddia etmektedir. Milliyetçi antisemitistler, genellikle “kozmopolitan” ya da “küreselci” kelimelerini özel olarak Yahudi halkı ile ilişkilendirdikleri kavramlar olarak kullanmaktadır.
Yahudilere karşı sergilenen milliyetçi düşmanlığın ve Yahudilerin dışlanmasının başlangıcı, 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır. Bu tarihler, milliyetçiliğin Avrupa’da güçlü bir görüş hâline geldiği zamanlardır. Birçok milliyetçi aydın ve yazar, millet kavramını ortak tarih, dil, din ve kültür üzerinden tanımlamıştır. Ayrıca Yahudilerin milletin bir parçası olup olamayacaklarını da sık sık sorgulamışlardır. Bu yeni fikirlerden ve eski önyargılardan faydalanan birçok milliyetçi, Yahudileri “yabancı” olarak yaftalamıştır.
19. yüzyılın sonlarına doğru etnik milliyetçilik adı verilen radikal bir milliyetçilik akımı, popüler hâle gelmiştir. Etnik milliyetçilik, milletin bir parçası olmanın soya ve etnik kökene bağlı olduğunu savunmuştur. Pek çok etnik milliyetçi grup da Yahudi karşıtı olduğunu açıkça ve yüksek sesle ifade etmiştir. Bu gruplar, Yahudilerin hiçbir zaman milletin bir parçası olamayacaklarını savunmuştur. Etnik milliyetçi siyasi hareketler, Yahudilerin ekonomik, sosyal ve siyasi hayattan resmî olarak dışlanması çağrısında bulunmuştur. Hatta bazıları Yahudiler için zorunlu göç uygulamasını savunmuştur. Etnik milliyetçi antisemitik siyasi hareketlerin ve birliklerin büyümesi, 20. ve 21. yüzyıllarda da devam etmiştir. Bunlar arasında en dikkat çekici olanı, Nazi Partisi olmuştur.
Irkçı Antisemitizm
Irkçı antisemitizm Yahudilerin biyolojik açıdan ayrı, daha aşağı ve hatta işe yaramayan bir ırk olduğunu iddia eden asılsız ve ayrımcı bir düşünceye dayanmaktadır. Bu anlayış, Nazi ideolojisinin önemli bir parçasını oluşturmuştur. Irkçı antisemitizm, günümüzde de Yahudi karşıtlığının önemli bir unsuru olmaya devam etmektedir. Farklı kökenlerden gelen ve çeşitli siyasi görüşleri savunan insanlar, Yahudilerin sözde ırksal kimliği hakkında gerçeği yansıtmayan iddialarda bulunmaktadır.
Irkçı antisemitizmin başlangıcı, 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanmaktadır. Bu tarihler ırk, soy ıslahı ve Sosyal Darwinizm ile ilgili bilimsel teorilerin Avrupa’da Birleşik Devletler’de ve diğer yerlerde popüler hâle geldiği zamanlardır. Antisemitistler, Yahudilere karşı olan nefretlerine bilimsel bir inandırıcılık kazandırmak için bu teorilerden faydalanmıştır. Ancak DNA ve insan genomu üzerine yapılan araştırmalar, bu fikirlerin doğru olmadığını kanıtlamaktadır. Herhangi bir biyolojik ırkın diğerlerinden farklı olduğunu gösteren hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
Yahudileri Günah Keçisi İlan Etme ve Komplo Teorileri
Antisemitistler, Yahudileri toplum ve dünya için tehlikeliymiş gibi göstermek amacıyla sıklıkla Yahudileri günah keçisi ilan etme ve komplo teorileri ortaya atma yöntemini kullanmaktadır. Yahudilerin bu şekilde şeytanlaştırılması, erken dönem Hristiyanlıkla başlamıştır. Yahudileri günah keçisi ilan etme pratiği ve ortaya atılan komplo teorileri de yine Yahudiler hakkında uzun süredir var olan ekonomik, milliyetçi ve ırkçı fikirlere dayanmaktadır.
Yahudi karşıtları, tarih boyunca toplumlarda görülen birçok yaygın sorundan gerçeği yansıtmayacak bir şekilde Yahudileri sorumlu tutmuştur. Antisemitistler, Yahudileri ya da Yahudi halkını günah keçisi olarak kullanmaktadır. Antisemitistler, aşağıdaki konularda Yahudileri gerçeklerle ve akılla uyuşmayacak şekilde haksız yere suçlamıştır:
- “Kara Ölüm” (hıyarcıklı veba) gibi veba hastalıklarını ve salgın hastalıkları başlatma;
- Almanya’nın I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisi gibi askerî başarısızlıklara neden olma;
- Komünizmi ve diğer radikal siyasi hareketleri yayma;
- Avrupa’da emperyalizmin, sömürgeciliğin ve köle ticaretinin organizasyonunu yapma;
- Büyük Buhran gibi finansal krizlere neden olma.
Bu suçlamaların hiçbirisi, doğru değildir.
Yahudi karşıtı komplo teorisyenleri, dünyadaki çeşitli önemli olayları şüpheli bir grup Yahudi tarafından yürütülen gizli komploların birer sonucu olarak açıklamaya çalışmaktadır. Antisemitistler, Yahudileri ipleri elinde tutan kötü niyetli “kukla efendileri” olarak tasvir etmektedir.
En kötü niyetli antisemitik komplo teorisi, 1900 civarında Siyon Liderlerinin Protokolleri adlı Yahudi karşıtı bir yayında ortaya atılmıştır. Buna benzer diğer komplo teorileri arasında Yahudilerden oluşan bir grubun medyayı, Hollywood’u ve hatta dünyayı gizlice kontrol ettiği yönündeki uydurma suçlamalar yer almaktadır.
Yahudileri günah keçisi ilan etme anlayışı ve bu yöndeki komplo teorileri sosyal, ekonomik ve politik alanlarda büyük çalkantıların ya da belirsizliklerin yaşandığı zamanlarda yeniden ortaya çıkmakta ve farklı şekillerde gündeme gelmektedir. Naziler gibi Yahudi karşıtı siyasi gruplar, kendilerine destekçi kazanmak amacıyla bu yalanlardan sıklıkla faydalanmış, bunları kendilerine göre şekillendirmiş ve yaymıştır.
Uygulamada Antisemitizm
Yahudi olmayan toplumların ve bireylerin Yahudilere karşı sergiledikleri davranışlar, yüzyıllar boyunca Yahudi karşıtlığı etrafında şekillenmiştir. Hükûmetler, dinî otoriteler, özel kulüpler, okullar, üniversiteler ve işletmeler, Yahudilere karşı ayrımcılık yapan ve Yahudilerin yaşamlarını kısıtlayan yasaları, uygulamaları ya da politikaları benimsemiştir. Kişiler, aşağılayıcı hakaretlerde bulunarak acımasız karikatürlere konu ederek ve bireysel şiddet uygulayarak Yahudileri hedef almıştır.
Resmî Yahudi Karşıtı Politikalar ve Kısıtlamalar
Antik çağlardan bu yana Avrupa ve ötesindeki resmî makam ve merciler, Yahudi halkına yönelik çeşitli kısıtlamalar getirmiştir. Bu kısıtlamalar, çeşitli kanunlar ve kararnameler çıkartılarak ve devlet kurumlarının ya da dinî kurumların resmî politikaları çerçevesinde hayata geçirilerek uygulanmıştır. Dinî ya da laik resmî makam ve mercilerin ve hükûmetlerin Yahudileri hedef alan en yaygın uygulamaları arasında şunlar sayılabilir:
- Yahudi halkının yaşadıkları topraklardan sürgün edilmesi (örneğin 1290’da İngiltere’den, 1394’te Fransa’dan ve 1492’de İspanya’dan sürülmeleri);
- Şapka, rozet ya da Davud Yıldızı da dâhil olmak üzere çeşitli sembollerin kullanımını zorunlu tutarak Yahudilerin gözle görülür şekilde mimlenmesi;
- Yahudilerin toprak sahibi olmalarının yasaklanması;
- Yahudi halkına ve topluluklarına yönelik ek vergilerin koyulması;
- Yahudilere yönelik iş ve eğitim fırsatlarını sıkı bir şekilde kısıtlayan yasaların çıkarılması, örneğin 1920’de Macaristan’da çıkarılan sınırlı sayı yasası;
- Yahudilerin ölüm tehdidi altında Hristiyanlık’a ya da İslamiyet’e geçmeye zorlanması;
- Yahudilerin orduda ya da devlet hizmetinde görev almalarına izin verilmemesi;
- Yahudilerin nerede yaşayabileceklerine dair kısıtlamalar getirilmesi (örneğin gettolar ya da Rus İmparatorluğu tarafından oluşturulan Yerleşme Mıntıkası).
Yahudilere Karşı Toplumsal Ayrımcılık
Yüzyıllar boyunca birçok kurum, dernek ya da işletme Yahudilere karşı bilinçli ve istekli bir şekilde ayrımcılık uygulamıştır. Bu tip bir ayrımcılık, Yahudi karşıtlığının birçok toplumdaki sistematik doğasını yansıtmaktadır. Yahudilere karşı yaygın olarak sergilenen toplumsal ayrımcılık biçimleri arasında aşağıdakiler sayılabilir:
- Yahudilerin özel kulüplere ya da meslek derneklerine (örneğin loncalara, 19. yüzyıl Alman öğrenci derneklerine ya da 20. yüzyıl Amerikan şehir kulüplerine) üye olmalarının yasaklanması;
- Yahudilerin belirli bölgelerde mülk satın almalarına izin verilmemesi;
- Yahudi öğrencilerin üniversiteye gitmelerinin yasaklanması ya da kota sistemi uygulanarak Yahudi öğrenci sayısının sınırlandırılması;
- Yahudilerin çalışan olarak istihdam edilmemesi;
- Yahudilere ait işletmelerin boykot edilmesi, örneğin 1930’ların sonunda Polonya’daki aşırı sağcı boykot;
- Sözlü ve yazılı basında Yahudi karşıtı yalanların ve komplo teorilerinin yayılması.
Kişiler Arası Antisemitizm İfadeleri
Yüzyıllardır süregelen Yahudi karşıtı klişe inanışlar ve önyargılar, Yahudiler ile Yahudi olmayanlar arasındaki iletişimin şeklini belirlemiştir. Yahudi karşıtı bireyler ya da gruplar, Yahudileri aşağıdaki yöntemlerle hedef almıştır:
- Yahudi karşıtı klişe inanışlara ve komplo teorilerine dayanarak hakaretler savurmak ya da aşağılayıcı şakalar yapmak;
- Yahudi halkını çengel burunlu ya da diğer şekilsiz vücut özelliklerine sahip kişiler olarak karikatürize etmek ya da tanımlamak;
- Yahudileri sapık ya da hastalık taşıyıcı bireyler olarak tasvir etmek;
- Yahudileri sanat eserlerinde ya da diğer görsellerde domuz, haşarat, ahtapot ya da diğer hayvanlar olarak tasvir ederek insanî özelliklerden uzaklaştırmak;
- İnsanları ya da fikirleri istismar hedefi hâline getirmek için Yahudi olarak etiketlemek;
- Sinagoglara, mezarlıklara, okullara ya da Yahudilerin diğer dinî ya da toplumsal alanlarına zarar vermek, yakmak ya da başka şekillerde saygısızlık etmek;
- Yahudi olarak görülen bireyleri dövmek, bu bireylere saldırmak ve hatta öldürmek.
Günümüzde Yahudi karşıtı politikalar ve kısıtlamalar eskisi kadar yaygın olmasa da sokaklarda siyasi söylemlerde kiliselerde, camilerde, kampüslerde, sınıflarda basında radyoda ve sosyal medyada Yahudi karşıtı önyargılı ifadeler, hâlâ varlığını sürdürmektedir.
Yahudileri Hedef Alan Kitlesel Şiddet
Yahudi karşıtlığı, çoğu zaman Yahudileri hedef alan kitlesel şiddet olaylarıyla sonuçlanmıştır. Yahudileri günah keçisi ilan etme anlayışı ve bu yöndeki komplo teorileri, çoğu zaman Yahudi karşıtlarını Yahudilere karşı şiddet uygulamaya teşvik etmiştir. Yahudi halkının Avrupa’da azınlık olması, onları acımasız saldırılara karşı savunmasız bırakmıştır.
Holokost öncesinde Yahudileri hedef alan kitlesel şiddetin en iyi bilinen örneklerinden bazıları şunlardır:
- Ortaçağ’da Haçlı Seferleri sırasında tüm Yahudi topluluklarının Hristiyan askerler tarafından katledilmesi;
- İspanyol Engizisyonu sırasında (1478–1834) Yahudilerin Katolik İspanyol yetkililer tarafından işkenceye tabi tutulması ve idam edilmesi;
- Kan iftirası suçlamalarına karşılık olarak yerel çeteler tarafından genellikle Hristiyan Paskalyası ve Hamursuz Bayramı ile bağlantılı olarak Avrupa genelinde çıkartılan ve Yahudi topluluklarını hedef alan ayaklanmalar;
- 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Doğu Avrupa’da askerler, polis ve yerel çeteler tarafından gerçekleştirilen pogromlar (genellikle ölümle sonuçlanan Yahudi karşıtı isyanlar).
Holokost sırasında (1933–1945) Yahudilere karşı sergilenen kitlesel şiddetin ve işlenen cinayetlerin boyutu, kendi başına ayrı bir kategori oluşturacak seviyededir. Naziler ile müttefikleri ve işbirlikçileri, devlet eliyle desteklenen bu sistematik soykırımda altı milyon Yahudi insanı katletmiştir. Naziler, Yahudilere karşı yüzyıllardır süregelen önyargı ve nefretten faydalanarak insanları soykırım yapmak üzere kışkırtmıştır.
Ancak Holokost, Yahudi karşıtı kitlesel şiddetin sonu değildir. Yahudi karşıtı şiddet, dünyanın dört bir yanındaki Yahudi kişiler ve kuruluşlar için bir tehdit unsuru olmaya devam etmektedir.
Bir Antisemitizm Biçimi Olarak Holokost’u Çarpıtma ve İnkâr Etme
Holokost’un çarpıtılması ve inkâr edilmesi de yeni birer antisemitizm anlayışıdır.
- Holokost’un inkâr edilmesi, Nazi Almanyasının Avrupalı Yahudilere yönelik uyguladığı soykırıma ilişkin kabul görmüş gerçeklerin inkâr edilmesine yönelik her türlü girişimi ifade eder.
- Holokost’un çarpıtılması, Holokost hakkındaki kabul görmüş gerçekleri yanlış yansıtmaya yönelik her türlü girişimi ifade eder.
Holokost’un inkâr edilmesi ve çarpıtılması, Yahudi karşıtı eski klişelerden faydalanarak bu düşünceleri tekrar gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu akıl dışı teorileri yayan kişiler, Holokost’un Yahudiler tarafından kendi çıkarları uğruna uydurulduğunu ya da abartıldığını iddia etmektedir.
20. yüzyılın sonlarından itibaren 21. yüzyılda da bazı Yahudi karşıtları, Holokost’un belgelenmiş tarihini aşağıdaki şekillerde kötüye kullanmakta ya da istismar etmektedir:
- Yahudileri korkutmak ya da sindirmek etmek amacıyla Nazi sembollerini (özellikle gamalı haç) kullanmak;
- Gaz odalarından ya da fırınlardan bahsederek Yahudi halkını tehdit etmek;
- İsrail Devleti ile Nazi Almanyası arasında benzerlikler kurmak;
- Holokost sırasında işlendiği belgelenmiş suçları çarpıtan, küçümseyen ya da önemsizleştiren karşılaştırmalar yapmak.
Çok Yönlü ve Kalıcı Bir Nefret
Antisemitizm tarihî, sosyal ve kültürel bağlamda derin kökleri olan nefret kaynaklı inanışların ve fikirlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir anlayıştır. Günümüzde Yahudi karşıtı klişe inanışlar ve fikirler pek çok farklı etnik, dinî ve sosyal kökenden gelen ve hem sol hem de sağ cenah olmak üzere siyasi yelpazedeki pek çok farklı görüşü savunan kişiler tarafından benimsenmektedir. Bu kişiler Yahudi karşıtı nefret dolu yakıştırmaları, klişe düşünceleri ve komplo teorilerini ideolojik davalarını ilerletmek amacıyla kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Bunu yaparken de Yahudileri insanlıktan çıkarmakta ve adeta şeytanlaştırmaktadır.
Yahudi karşıtlığı [antisemitizm], genellikle söylemde başlar ve aşağılamakla, günah keçisi ilan etmekle ve hakaretler savurmakla kendini gösterir. Ancak tarih, antisemitizmin daha geniş bir ayrımcılığa, canavarlaştırmaya, kitlesel şiddete ve soykırıma dönüşebileceğini göstermiştir.
Dipnotlar
-
Footnote reference1.
Buna “Süpersesyonizm” ya da “tamamlanmış teoloji” adı verilir.
-
Footnote reference2.
Yüzyıllar boyunca pek çok Hristiyan, Yahudilerin İsa’yı öldürerek Tanrısal bir cinayet işlediğine inanmıştır. Aslında İsa, Romalı yetkililer tarafından öldürülmüştür. Çeşitli Hristiyan geleneklerinin liderleri, bu yanlış inancı resmî öğretilerinde pekiştirmişlerdir. Ancak 20. yüzyılın sonlarında bazı Hristiyan kiliseleri, bu tanrısal cinayet suçlamasını asılsız olarak kabul edip kınamıştır. Örneğin Roma Katolik Kilisesi, 1965 yılında yapılan İkinci Vatikan Konsili’nin bir parçası olarak bu yalanları reddetmiştir.
-
Footnote reference3.
Hristiyanlar tarafından iddia edilen Yahudi karşıtı pek çok klişenin izi, kendisi de tıpkı İsa gibi Yahudi olan birinci yüzyıldaki Yahuda İskariyot figürüne kadar sürülebilir. Hristiyan kutsal metinlerinde Yahuda, 30 gümüş karşılığında İsa’ya ihanet etmektedir. Yahuda’nın bu davranışından hareketle bu tasvir, Hristiyanların egemenliğindeki Avrupa’da Yahudilerin hain ve açgözlü olduğuna dair nefret dolu bir klişeye dönüşmüştür.
-
Footnote reference4.
Ortaçağ’ın sonlarında ve modern dönemin başlarında pek çok Hristiyan, Yahudileri şeytanla işbirliği yapmakla ve hatta şeytanın kendisi olmakla suçlamıştır. Bu iddialar Hristiyan tezlerinin, teolojisinin, ahlak oyunlarının, halk masallarının ve sanatının kabul gören bir parçası hâline gelmiştir. Bunlar arasında özellikle dikkat çekici olan, 1517’de Protestan Reformu’nu başlatan ilahiyatçı Martin Luther’in 1543’te Yahudiler hakkında yazdığı saldırgan inceleme yazısıdır. Yahudilerin Reform’un ardından Hristiyanlık’a geçmemelerine öfkelenerek düşmanca bir şekilde Yahudileri şeytanın torunları olarak yaftalamıştır. Hristiyan sanatçılar Yahudileri genellikle şeytan olarak ya da boynuzları, pençeleri, tırtıklı dişleri ya da yarık ayakları olan hayvan benzeri figürler olarak tasvir etmişlerdir.