Hitler, Mein Kampf'ı Kasım 1923'te sözde Birahane Darbesi ile Alman Cumhuriyeti'ni yıkma girişimi nedeniyle vatana ihanetten mahkûm edilmesinin ardından 1924'te Landsberg hapishanesinde yazmaya başladı. Darbenin başarısız olmasına rağmen Hitler, yargılandığı davayı Nazi propagandası yaymak için kürsü olarak kullandı. Bu olaydan önce çok az tanınan Hitler, Alman basınında ve uluslararası basında anında kötü bir şöhret kazandı. Mahkeme onu beş yıl hapis cezasına çarptırdı ancak sadece 8 ay yattı. Siyasi kariyeri en düşük seviyesinde olduğu için bu kitabı yayınlamanın ona biraz para kazandıracağını, radikal görüşlerini yaymak için bir propaganda platformu işlevi göreceğini ve kendisini Almanya'ya ihanet etmekle suçlayanlara saldıracağını umdu.

Kitaba ilk başta 4 ½ Jahre Kampf gegen Lüge, Dummheit und Feigheit. Eine Abrechnung (Yalanlara, Aptallığa ve Korkaklığa Karşı 4½ Yıllık Kavgam. Bir Hesaplaşma) adını vermişti ancak sonunda Kavgam şeklinde kısaltıldı. 1925'te Nazi Partisi yayınevi (Franz Eher Verlag) ilk baskıyı çıkardı. İkinci baskı bir yıl sonra yayınlandı.

Hitler 1928 yazında, dış politikaya dair görüşlerinin çerçevesini daha da belirginleştirdiği ikinci bir kitap yazdı ancak hiçbir zaman basılmadı. Metin, İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Amerika Birleşik Devletleri tarafından el koyulan milyonlarca sayfa arasında ABD Ulusal Arşivleri'nde daktiloyla yazılmış taslağı 1958'de bulunana kadar keşfedilmedi.

Mein Kampf, anında en çok satan kitaplar listesinde olamadı. 10,000 kopyalık ilk baskısı çok sattı ve ikinci baskı çıkarıldı ancak satışlar hızla düştü. Nazi Partisi 1930'da parlamento seçimlerinde büyük kazanımlar elde edince bu durum değişti. Naziler 1928'de Alman parlamentosundaki (Reichstag) yaklaşık 500 sandalyenin yalnızca 12'sine sahipti. 1930'da 107 sandalye ve 1932 yazında 230 sandalye alarak parlamentoda temsil edilen en büyük siyasi parti hâline geldi. Mein Kampf'ın satışları da bu doğrultuda arttı. 1932 sonlarına kadar yaklaşık 230,000 kopya satıldı.

Hitler'in 30 Ocak 1933'te Alman Şansölyesi olarak atanmasının ardından Mein Kampf'ın popülerliği hızla arttı ve yazarını milyoner yaptı. Sadece o yıl 850,000'den fazla kopya satıldı. Yayıncı, agresif pazarlama yoluyla halka, Alman kurumlarına ve Nazi örgütlerine kitabı satın almaları için baskı yaptı. Nazi propaganda mekanizmasının Adolf Hitler'i sıradan bir Alman askeri ve politikacısından yanılmaz, ilahî bir lidere dönüştürmesi de satışları önemli ölçüde artırdı. 1944'ün sonuna gelindiğinde, çoğu 1939'dan sonra olmak üzere, 12 milyondan fazla kopya basıldı.

Nazi yayınevi satışları artırmak için görme engelli alfabesi ile basılan, yeni evliler için basılan ve 1939'da Hitler'in 50. doğum günü için basılan özel ve hatıra baskıları çıkardı. Ayrıca kitabın, İngilizce dâhil, çeşitli dillere çevrilmesine de izin verdi.

Nazi Almanyası'nın Mayıs 1945'te yenilmesinin ardından Müttefikler, Nazi propagandalarını (kitaplar, haritalar, filmler, heykeller, bayraklar ve simgeler gibi) kütüphanelerden, üniversitelerden, mağazalardan, binalardan ve şehrin sokaklarından sistematik olarak kaldırmaya başladı. Müttefik liderlerinin düzenlediği Yalta ve Potsdam konferanslarında hazırlanan direktiflere göre Almanya, bir daha dünya barışını tehdit etmeyecek demokratik bir topluma dönüşebilmek için militarizmden ve Nazizm'den arındırılacaktı.

Müttefik işgal görevlileri, bu ilkelerle uygun olarak Mein Kampf'ı ve diğer Nazi metinlerini dolaşımdan kaldırıp yeniden basılmalarını yasakladı. Amerikan yetkileri daha sonra kitabın telif hakkını Bavyera hükümetine devretti. Bavyera hükümeti, Hitler'in kitabının Almanya'da ve başka bir yerde İngilizce sürümü hariç yeniden neşredilmesini önlemek için kanun gücünü kullandı. Bavyera hükümeti tüm çabalarına karşın Mein Kampf'ın yeniden basılmasını tamamen engelleyemedi. Çeşitli dillerde kağıt üzerine basıldı ve internette elektronik biçimde yayınlandı.

31 Aralık 2015'in gece yarısında Mein Kampf'ın telif hakkı süresi doldu ve Bavyera hükümetinin kitap üzerindeki resmî kontrolü sona erdi. Bitiş tarihine hazırlanan, Almanya'nın Münih'teki saygın Çağdaş Tarih Enstitüsü, çalışmanın Hitler'in fikirlerini bağlamına göre ele alan ve Nazi ırkçı ideolojisinin Holokost'ta oynadığı trajik rolü detaylı olarak anlatan edisyon kritiğini yayınladı.