Auschwitz ana kampında (1. Auschwitz) mutfak barakaları, elektrikli teller ve kapı. Ön planda "Arbeit Macht Frei" (Çalışmak Özgürleştirir) ifadesi yer alıyor. Bu fotoğraf, kampın Sovyet güçleri tarafından azat edilmesinden sonra çekilmiştir. Auschwitz, Polonya, 1945.
Buchenwald toplama kampında yoklamadaki esirler. Üniformalarının üzerinde ayırt edici üçgen rozetler ve kimlik numaraları vardır. Buchenwald, Almanya, 1938–1941.
Johann Avusturya’nın Carinthia olarak bilinen bölgesinde, Katolik bir ailede doğdu ve aile çiftliğinde büyüdü. Johann oyunculuğu seviyordu ve yakınlardaki Sankt Martin’de bir tiyatro grubuna katılmıştı, burada bir de Yehova Şahitleri cemaati vardı. 1920’lerin sonlarına doğru, Sankt Martin civarındaki bölgede etkin bir şekilde vaaz veren bir Yehova Şahidi oldu.
1933–39: Johann, Avusturya hükümeti tarafından 1936’da yasaklandığı halde Yehova Şahitleri için misyonerliğe devam etti. Almanya Avusturya’yı Mart 1938’de ilhak ettiğinde, Yehova Şahitleri’nin durumu daha da kötüleşti. Diğer Şahitler gibi Johann da Hitler selamı vermeyi, ona bağlılık yemini etmeyi ve orduda hizmet etmeyi reddediyordu.
1940–44: Nisan 1940’ta Johann Gestapo tarafından tutuklanarak Klagenfurt’ta hapse atıldı. Naziler onu Neuengamme toplama kampına, ardından da Sachsenhausen kampına gönderdi. Sachsenhausen’de Almanlar Johann’ı Yehova Şahitliği inancını inkâr etmeye zorladı. Ancak Johann reddetti. Yasak olmasına karşın gizlice sakladığı küçük bir İncil’i vardı ve Kutsal Kitap’ı okumak, Tanrı’nın gücünün Nazi rejiminden daha güçlü olduğuna olan inancını güçlendiriyordu.
Johann, 7 Mayıs 1944’de Sachsenhausen’de idam edildi. Otuz dört yaşındaydı.
Altı çocuktan biri olan Yosel, batı Polonya’da bir sanayi şehri olan Lodz’ta dindar bir Yahudi ailesinde büyüdü. Babası işadamıydı. Yosel 6 yaşındayken bir Yahudi gündüz okuluna gitmeye başladı. İki ablası, sabahları devlet okuluna, öğleden sonraları ise din okuluna gidiyordu. Yosel boş zamanının çoğunu erkek kardeşleriyle futbol oynayarak geçiriyordu.
1933–39: Lodz’un kuzey kesiminde mütevazı bir evde oturuyorduk. Yahudi gündüz okuluna gidiyordum ve orada pek çok arkadaşım vardı. 1 Eylül 1939’da Almanya Polonya’ya saldırdı. Yedi gün sonra arka bahçede futbol oynarken aniden sokaklarda yürüyüş yapan Alman askerlerini gördüm. Bazıları da ata binmişti. Daha sonra tek bir silah sesi duydum. Almanlar Lodz’u işgal ederek 9 Kasım 1939’da Reich’a bağladı.
1940–44: Kız kardeşim ve ben ekmek almak için fırının önünde tüm gece kuyrukta bekledikten sonra sabahleyin bir Polonyalı bizi tanıyıp "Yahudiler!" diye bağırınca kuyruktan atıldık. Başka bir fırına giderken sokakta asılmış üç Yahudi gördük. Eve koştuk. 1943 yılının ilerleyen aylarında gettodan Polonya’daki Fuerstengrube çalışma kampına sürüldüm. Madenlerde çalıştım. Çıkarılan kömürleri toplayıp vagonlara doldurdum. Kısa boylu olduğum ve dar tünellere girebildiğim için işi iyi yapıyordum. Sadece sabahları verilen ekmek ve geceleri verilen çorbayla karnımı doyuruyordum.
1945’in Ocak ayında Yosel Kuzey Almanya’ya doğru zorla yürütülen pek çok mahkûmdan biriydi. 5 Mayıs’ta İngilizler tarafından özgürlüğe kavuşturulduktan sonra 1947’de Amerika’ya göç etti.
Gabrielle, Hollandalı bir anne babanın dört çocuğundan ikincisiydi. Babası Yedinci Gün Adventistleri Kilisesi’nde papazdı. Fransa’da İsviçre sınırına yakın bir yerde bulunan, babasının papaz olarak görev yaptığı Collonges’te büyüdü. Gabrielle 16 yaşındayken Yedinci Gün Adventist inancına göre vaftiz edildi. Orta dereceli okula İngiltere’nin Londra şehrinde gitti.
1933–39: Gabrielle’nin Yedinci Gün Adventist Kilisesi’nde etkinliği giderek arttı ve sonunda Yedinci Gün Adventistler Fransa–Belçika Birliği’nin Paris’teki merkezinde sekreter oldu. Batı Avrupa’ya öğrenciyken yaptığı seyahatler ve yabancı dil bilgisi işinde çok yararlı oluyordu. 3 Eylül 1939’da, Almanya’nın Polonya’yı işgalinden iki gün sonra Fransa Almanya’ya savaş ilan etti.
1940–44: Alman güçleri Mayıs 1940’ta Fransa’yı işgal edince, Gabrielle güneye kaçtı. Gabrielle ateşkes sonrasında Paris’e döndü ve kilisedeki işine devam etti. 26 Şubat 1944 Cumartesi günü sabah 10’da, kilise hizmeti sırasında Gestapo tarafından tutuklandı. Gabrielle, işkence edilen bir üye tarafından, Hollanda Yahudilerine ve siyasi mültecilere yardım eden "Hollanda–Paris" ağının 140 diğer üyesiyle birlikte töhmet altında bırakıldı. Gabrielle 24 Ağustos’ta Paris’teki Fresnes Hapishanesi’nden Almanya’daki Ravensbrück kampına sürüldü.
17 Şubat 1945’te Ravensbrück’e bağlı alt bir kamp olan Königsberg’de, Sovyet birlikleri tarafından özgürlüğe kavuşturulduktan birkaç gün sonra yetersiz beslenmeden öldü.
Flossenbürg toplama kampından mavi ve gri çizgili gömlek. Sol ön kısmında bulunan “P” harfi, gömleğin Yahudi olmayan esir bir Polonya vatandaşı tarafından giyildiğini gösteriyor. “P” Almancada “Leh” anlamına geliyor. Gömlek, Birleşik Devletler Holokost Anı Müzesi'ne sahibi Julian Noga tarafından bağışlandı.
Almanya işgali altındaki Avrupa'da, Almanlar kendi egemenliklerine karşı gelenleri ve ırksal anlamda aşağı ya da siyasî açıdan kabul edilemez olduğuna kanaat getirdikleri kişileri tutukladılar. Alman hakimiyetine karşı geldikleri için tutuklanan kişilerin çoğu zorunlu çalıştırma ya da toplama kamplarına gönderildi. Almanlar işgal altındaki Avrupa'nın her yerinden Yahudileri Polonya'daki imha kamplarına gönderildi. Bu kamplarda Yahudiler sistemli bir şekilde öldürüldü. Toplama kamplarına sevk edildi ve zorunlu çalıştırılmak üzere kullanıldı. Batı Avrupa'daki Westerbork, Gurs, Mechelen ve Drancy gibi geçici kamplar ve İtalya'daki Bolzano, Fossoli di Carpi toplama kampları tren yoluyla imha kamplarına gönderilecek Yahudilerin tutulduğu toplama merkezleri olarak kullanıldı. SS raporlarına göre, Ocak 1945'te toplama kamplarında kayıtlı 700.000 kayıtlı tutuklu vardı.
Nazi kamp sistemi, Nazi devletinin siyasi muhaliflerine karşı bir baskı sistemi olarak başladı. Üçüncü Reich’ın ilk yıllarında Naziler öncelikle Komünistleri ve Sosyalistleri hapsediyordu. 1935 civarına gelindiğinde, rejim özellikle Yahudiler olmak üzere, ırkı nedeniyle ya da biyolojik açıdan ikinci sınıf olarak tanımladığı insanları da hapsetmeye başladı. II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi kamp sisteminin teşkilatı ve ölçeği hızla genişledi ve kampların amacı sadece hapis olmaktan çıkıp, zorunlu çalıştırmayı ve açıkça katliamı da içine aldı.
Alman işgali altındaki Avrupa'da, Almanlar kendi egemenliklerine karşı direnenleri ve ırksal anlamda ikinci sınıf ya da siyasi açıdan kabul edilemez olarak değerlendirdikleri kişileri tutukladılar. Alman hâkimiyetine direndikleri için tutuklanan kişiler çoğunlukla zorunlu çalıştırma ya da toplama kamplarına gönderildi. Savaş, hem kamp sayısında hem de mahkûm sayısında eşi benzeri görülmemiş bir artışa yol açtı. Üç yıl içinde mahkûm sayısı dörde katlanarak, savaştan önce 25.000 olan bu sayı Mart 1942’de yaklaşık 100.000’e ulaştı. Kamplar hemen hemen tüm Avrupa milletlerinden mahkûm bulundurur hâle geldi. Toplama kamplarındaki mahkûmlar tam anlamıyla ölümüne çalıştırılıyordu. SS raporlarına göre, Ocak 1945’te toplama kamplarında kayıtlı 700.000’den fazla mahkûm vardı.
Almanlar, Yahudileri işgal altındaki Avrupa’nın her yerinden, Polonya’daki sistemli bir şekilde öldürüldükleri imha kamplarına ve ayrıca zorunlu iş gücü olarak ayrılıp “çalışarak öldürüldükleri” toplama kamplarına sürdü. Ayrıca birkaç yüz bin Roman (Çingene) ve Sovyet savaş esiri de sistemli bir şekilde öldürüldü.
Önemli Tarihler
3 EYLÜL 1939 YENİLGİYİ KABUL EDENLER TOPLAMA KAMPLARINA SÜRÜLDÜ II. Dünya Savaşı’nın başlamasından üç gün sonra, Güvenlik Servisi (SD) komutanı Reinhard Heydrich, Almanya’nın savaştaki zaferiyle ya da sürdürülen savaşın mahiyetiyle ilgili şüphelerini açık bir şekilde dile getirenlerin hemen tutuklanmasını emretti. Savaş ilerledikçe, tutuklananların sayısı giderek arttı. Çoğu, mahkemeye çıkartılmadan doğrudan toplama kamplarına sürüldü.
7 ARALIK 1941 HİTLER "GECE VE SİS" POLİTİKASINI BAŞLATTI Alman Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Wilhelm Keitel, Adolf Hitler'in talimatıyla "Gece ve Sis" kararnamesini yayımladı. İşgal edilen topraklarda Alman yönetimine direnenler tutuklanarak, Almanya’daki toplama kamplarına gönderilecekti. Tutuklananlar "Gece ve Sis" içinde kayıplara karışıverecekti. Akrabalarına haber verilmeyecekti. Çoğunlukla Fransa’dan yaklaşık 7.000 kişi bu kararname hükümleri kapsamında tutuklandı. Çoğu Gross-Rosen ve Natzweiler-Struthof toplama kamplarına gönderildi.
18 EYLÜL 1942 MAHKÛMLAR "ÇALIŞTIRILARAK YOK EDİLMEYE" TABİ OLDU Adalet bakanlığı ve SS, mahkûmların sistemli bir şekilde SS yargı yetkisine aktarılması konusunda anlaşma sağladı. Adalet Bakanlığı, üç yıldan uzun cezaya çarptırılmış olan tüm Yahudiler, Romanlar (Çingeneler), Ukraynalılar ve Polonyalılar ile sekiz yıldan uzun cezaya çarptırılmış Çeklerin ve Almanların, SS’in münhasır yargı yetkisine girmesini kabul etti. Bu kategorilerdeki mahkûmlar "çalıştırılarak yok edilmeye" mahkûmdu. Toplama kamplarında ölümüne çalıştırılacaklardı.
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia.
View the list of all donors.