Nazi kamp sistemi, II. Dünya Savaşı'nın Eylül 1939'da başlamasının ardından, zorunlu çalıştırma savaş mühimmatlarının üretimi açısından çok önemli bir hâle geldiği için çabucak genişledi ve yayıldı. Almanya savaş ekonomisinde iş gücü eksikliği 1942–1943 yılında Almanya'nın Stalingrad savaşında yenilmesinin ardından kritik bir önem taşımaya başladı. Bu da Alman savaş endüstrisinde toplama kampındaki esirlerin zorunlu çalıştırılması oranının artmasına yol açtı. Özellikle 1943–1944'te, endüstri fabrikalarının içinde ya da yakınında yüzlerce yan kamp kuruldu. Yan kamplar ana kamplara bağlı olan ve gerekli esir sayısının ana kamplara temin eden daha küçük kamplardı. Polonya'daki Auschwitz, Orta Almanya'daki Buchenwald, Doğu Almanya'daki Gross-Rosen, Doğu Fransa'daki Natzweiler-Struthof, Berlin yakınındaki Ravensbrueck ve Baltık kıyısında Danzig yakınındaki Stutthof yan kamp ağının yönetildiği merkezler olarak kullanıldı.
Almanya'nın 1 Eylül 1939'da Polonya'yı işgal etmesinin ardından, Siegfried bir arkadaşıyla firar etti. Fransa'ya gitmelerini sağlayacak belgeleri almaya çalıştılarsa da, Almanlar tarafından yakalandılar. Siegfried hapse atıldı, Berlin'e götürüldü ve Ekim 1939'da Berlin yakınlarındaki Sachsenhausen kampına sevk edildi. Sachsenhausen kampında tutulan ilk Polonyalı Yahudiler arasındaydı. Esirler kötü muameleye maruz kaldı ve zorunlu çalıştırıldı. İki yıl sonra, Siegfried taş ocağında çalışmaya zorlandığı Gross-Rosen toplama kampına gönderildi. Ekim 1942'de, Siegfried Gross-Rosen'den işgal edilmiş Polonya'daki Auschwitz kampına sevk edildi. Siegfried Auschwitz'de hasta esirlerin hayatını kurtarmak için eczacılık deneyimini kullanmaya çalıştı. Ocak 1945'te Sovyet Kuvvetler Auschwitz kampına yaklaşırken, Siegfried kamptan ölüm yürüyüşüne çıkarıldı. Devam edemeyen ya da geride kalan esirler öldürüldü. Siegfried ise sağ kalmayı başardı.
Moishe, Radom’da yaşayan ve Yiddiş konuşan Yahudi bir ailede doğdu. Bu sanayi şehri, Yahudilerin çalışamadığı silah fabrikaları ve pek çok Yahudinin çalıştığı deri sanayii ile tanınıyordu. Moishe genç bir delikanlı olduğunda okulu bitirerek kadın terzisi çıraklığına başladı. Moishe ehliyetli bir terzi olarak çalışmasını sağlayan sertifikasını aldı ve Radom’a yerleşti.
1933–39: 1939’da kadın elbiselerinde deneyimli, usta bir terzi olmuştum. Yahudi karşıtı afişler asan ve Yahudi işletmelerine karşı yürütülen boykotları destekleyen bölgedeki Yahudi karşıtı örgütleri hatırlıyorum. 1 Eylül 1939’da Almanya Polonya’yı işgal etti. Yedi gün sonra Alman birlikleri Radom’a girdi. Polonya’daki Yahudi karşıtlığı, yeni zulümlerin yanında bir hiçti.
1940–44: Nisan 1941’de Radom’un tüm Yahudi vatandaşları ile birlikte bir gettoda yaşamak zorunda bırakıldım. 1942’de Almanlar beni ve diğer usta terzileri bir SS dükkânında çalıştırmaya başladı. O Ağustos, Almanlar Radom'daki iki gettoyu tasfiye etti ve binlerce insanı Treblinka imha kampına gönderdi. Diğer usta zanaatkârlarla birlikte gettoda kalarak zorunlu işçi olarak çalıştırılmak üzere seçildim. Ancak toplamalar devam etti. Biz zorunlu işçiler, kendimizi kümesten aniden alınıp kesilmek üzere bekleyen yardıma muhtaç tavuklar gibi hissediyorduk.
Moishe iki yıl sonra Almanya’daki çalışma kamplarına gönderildi. Dachau yakınlarındaki zorunlu yürüyüş sırasında Amerikan birlikleri tarafından özgürlüğe kavuşturuldu. Savaştan sonra ABD’e göç etti.
Izak olarak da çağrılan Itzik, Yiddiş konuşan Yahudi bir ailenin üç oğlundan biriydi. Itzik küçük bir çocukken, ailesi Radom şehrine taşındı. On bir yaşındayken okulu bırakarak, kadın terzisi çıraklığına başladı. Radom ve Varşova’daki birkaç terzide çıraklık yaptıktan sonra okula geri dönerek terzilik lisansı aldı.
1933–39: 13 yıllık bir arkadaşlıktan sonra ailesinin karşı çıkmasına karşın, ilk patronumun kızı olan Taube Fishman ile 1938’de evlendim. Radom’da oturduk, Zeromskiego Caddesi No. 49’da oturduğumuz binada kendi dükkânımı açmıştım. Temmuz 1939’da oğlumuz Max doğdu. O Eylül Almanya Polonya’yı işgal etti. Ardından ayın sekizinde de yaşadığımız şehri işgal etti. Almanlar caddemizdeki tüm Yahudileri zorla götürdü. Sırtımızdaki giysilerden başka hiçbir şeyimiz kalmamıştı.
1940–44: Radom'un Yahudi Konseyi bizi daha sonra Yahudi gettosu içinde kalacak bir gecekonduya yerleştirdi. Almanlar için giysi dikiyordum. Bunun karşılığında bana yiyecek veriyorlardı. 1942’de Almanlar beni ve diğer terzi ustalarını bir SS dükkânında çalıştırmaya başladılar. Ağustos ayında bir gece Alman askerleri gettoya girdi ve insanları vurmaya ve götürmeye başladı. Ailemi dükkânda saklamaya çalıştım. Ancak toplama sırasında yakalandık. Karımı ve çocuğumu aldılar. Ben gettoda zorunlu işçi olarak çalıştırılmak üzere seçilerek burada bırakıldım.
Itzik iki yıl sonra Auschwitz üzerinden Vaihingen kampına sürüldü ve burada 5 Nisan 1945’te Fransız birlikleri tarafından özgürlüğe kavuşturuldu. 1950’de ABD’ye göç etti.
Ita orta Polonya’nın doğusundaki Starachowice’te dindar bir Yahudi anne babanın dokuz çocuğundan en küçük ikinci çocuğuydu. Küçük, tek katlı evlerinde hem oturuyor, hem de terzi dükkânı işletiyorlardı. Terziliğin karşılığında çoğunlukla yakacak odun veya bir çuval patates gibi mallar alıyorlardı. Ita çoğu zaman ev işlerinde annesine yardım ediyordu.
1933–39: Ita'nın babası Haziran 1939’da, bir Cumartesi günü sinagogdan eve döndükten kısa bir süre sonra evde öldü. Dinlenmek için uzanmıştı. Aniden ağzından kan gelmeye başladı. Erkek kardeşi Chuna doktor getirmek için koştu. Ancak döndüğünde babaları çoktan ölmüştü. Onu kasabanın dışındaki Yahudi mezarlığına gömdüler. Ita'nın annesi ve büyük olan kardeşler terzi dükkânını işletmeye devam ettiler. O Eylül, Alman güçleri Starachowice’i işgal etti.
1940–45: Ekim 1942’de, SS muhafızları kasabanın Yahudilerini zorla pazar yerine topladılar. Yakınlardaki bir fabrikada zaten zorunlu işçi olarak çalışan Ita, Chuna ile birlikte "sağlam vücutlu" olanlarla beraber sıralanmıştı. Yakınlardaki zorunlu çalışma kampına yürütüldüler, Ita orada Polonyalı işçilere yemek dağıtma işine alındı. Kampı tifüs salgını vurduğunda Ita da hastalığa yakalandı. Çalışamaz hâle geldiğinden, hasta mahkûmlar için olan barakalara gönderildi. Chuna onu her gün ziyaret ediyor, çoğunlukla acı veren yatak yaralarını sarması için bez parçaları getiriyordu.
Hasta mahkûmlara ilaç ya da doktor sağlanmadığı için Ita üç ay sonra bu hastalığından öldü. Yakınlardaki bir taş ocağına gömüldü. Ita on yedi yaşındaydı.
Frankurt’ta Ruth'un ailesi giderek şiddetlenen Yahudi karşıtı tedbirlerle karşı karşıya kaldı. Babasının işi elinden alındı ve Ruth’un gittiği Yahudi okulu kapatıldı. Nisan 1943’te Ruth ve ailesi Auschwitz’e gönderildi. Ruth zorunlu işçi olarak seçildi ve yol tamiratı işinde görevlendirildi. Ayrıca “Kanada” biriminde de çalışarak kampa getirilen eşyaları tasnif etti. Kasım 1944’te Ruth, Almanya’daki Ravensbrück kamp sistemine gönderildi. Mayıs 1945’te Malchow kampından yapılan bir ölüm yürüyüşü sırasında özgürlüğüne kavuşturuldu.
Bu fotoğrafta, Avusturya'daki Mauthausen Public Memorial (Mauthausen Halka Açık Anı Müzesi) tarafından, Birleşik Devletler Holokost Anı Müzesi'ne bağışlanan 190 granit bloktan birkaçı gösteriliyor. Naziler Mauthausen toplama kampını, 1938'de terk edilmiş bir taşocağının yakınına kurdu. Esirler bu granit blokları 180 basamaktan fazla yukarı taşımaya zorlandı. Küçük blokların ağırlığı 15-20 kilogram arasındadır. Daha büyük blokların bir tanesinin ağırlığı ise 35 kilodur. Taşocağı kampındaki esirler, çok kısa zamanda ölümüne çalışmaya zorlandı.
Almanların işgal ettiği bölgelerde, Naziler Yahudi işçileri zalimce muamele etmek üzere seçiyordu. Yahudi işçiler aynı zamanda aşağılayıcı muamelelere de tabi bırakılıyor, SS görevlileri dindar Yahudileri sakallarının kesilmesine boyun eğmeye zorluyordu. İşgal altındaki Polonya’da Yahudilere ait zorunlu çalışma kampları gibi, gettolar da Yahudi iş gücünden yararlanmada üs olarak kullanılıyordu. Örneğin, Lodz gettosunda Naziler 96 fabrika açtılar. Çalışabilmek insanın hayatını kurtarabiliyordu. Ancak bu, çoğu zaman sadece geçici bir süre için oluyordu. Nazilerce verimsiz olarak nitelendirilen Yahudiler, genellikle ilk vurulan ya da sürülenler oluyordu. Yahudi iş gücü, hatta zorunlu iş gücü kolayca gözden çıkarılabiliyordu. Yahudilerin yok edilmesi Nazilerin tek önceliği hâline gelmişti.
Naziler "devlet düşmanlarından" elde ettikleri zorunlu iş gücünü, ekonomik kazanım için kullanıyordu. Almanya savaş ekonomisindeki iş gücü eksikliği, özellikle 1942–1943 yıllarında Almanya'nın Stalingrad savaşında yenilmesinin ardından kritik bir hâl aldı. Bu da Alman sanayilerinde zorunlu iş gücü olarak çalıştırılan mahkûm sayısının artmasına yol açtı. Özellikle 1943 ve 1944’te, sanayi tesislerinin içinde ya da yakınında yüzlerce kamp kuruldu.
Polonya’daki Auschwitz ve Orta Almanya’daki Buchenwald gibi kamplar, geniş zorunlu çalışma kampları ağlarının idarî merkezleri hâline geldi. SS’in sahip olduğu kuruluşların yanında (örneğin, Alman Cephane Fabrikası), Messerschmidt, Junkers, Siemens ve I. G. Farben gibi özel Alman firmaları da savaşta üretimini artırmak için zorunlu iş gücüne giderek daha fazla bel bağladı. Bu kamplardan en kötü üne sahip olanı 3. Auschwitz ya da Monowitz kampıydı. Bu kamp I. G. Farben’in sahip olduğu sentetik kauçuk fabrikasına zorunlu iş gücü sağlıyordu. Tüm toplama kamplarındaki mahkûmlar tam anlamıyla ölene kadar çalıştırılıyordu.
Önemli Tarihler
26 EKİM 1939 POLONYA’DAKİ YAHUDİLER ZORLA ÇALIŞTIRILMAYA BAŞLANDI 1939 Eylül’ünde Alman güçleri Polonya’yı işgal eder etmez Yahudileri savaşın hasarlarını ortadan kaldırmak ve yolları onarmak üzere zorunlu iş gücü olarak çalıştırmaya başladı. Bu uygulama, Ekim’de Almanların işgal altındaki Polonya’da 14–60 yaş arasındaki Yahudileri zorunlu iş gücü olarak kullanmasından sonra resmî hâle geldi. Daha sonra, Yahudi kadınlar da 12–14 yaş arasındaki çocukların yanı sıra zorla çalışmak zorunda bırakıldı. İşgal altındaki Polonya’nın her yerinde Yahudilerin zorunlu iş gücü olarak kullanıldığı kamplar kuruldu ve gettolardaki Yahudilerin çalışmak için Alman işgal güçleri makamlarına bildirimde bulunması zorunlu kılındı. Yahudiler genellikle çok zor koşullar altında günde 10–12 saat, çok az bir ücretle ya da ücret almadan çalışıyordu.
21 MAYIS 1942 AUSCHWITZ YAKINLARINDA I.G. FARBEN TESİSİ AÇILDI Kamplarda zorunlu iş gücü olarak çalıştırılan Yahudilerin kullanıldığı I.G. Farben sentetik kauçuk ve petrol tesisi, Auschwitz yakınlarındaki Monowice’te açıldı. Alman şirketler grubu I.G. Farben, toplama kampındaki ucuz iş gücünden ve yakınlardaki Silezya kömür madenlerinden yararlanmak amacıyla bölgede bir fabrika kurdu. F I.G. Farben, 700 milyon Reichsmark’tan fazla (1942’de yaklaşık 1,4 milyon ABD doları) yatırım yaptı. Monowitz ya da Buna olarak da adlandırılan III. Auschwitz, tesise zorunlu iş gücü sağlamak amacıyla bölgeye yakın bir yerde kurulmuştu. Bu dev tesisteki işçilerin ortalama yaşam süresi son derece düşüktü. 1945 itibariyle yaklaşık 25.000 zorunlu işçi Monowitz tesisinde hayatını kaybetti.
11 Temmuz 1942 YUNANİSTAN’IN SELANİK ŞEHRİNDEKİ YAHUDİLER ZORUNLU İŞGÜCÜ OLARAK ALIKONULDU Almanlar, Selanik’te yaşayan 18–45 yaş arasındaki tüm Yahudi erkeklerin zorunlu iş gücü olarak verilecek görevleri yerine getirmek üzere Özgürlük Meydanı’nda bildirimde bulunmalarını zorunlu kıldı. 9.000 Yahudi erkek bildirimde bulundu. Yaklaşık 2.000’i Alman ordusundaki zorunlu iş gücü projelerine atandı. Geri kalanlar, Selanik ve Atina’daki Yahudi cemaatlerinin, serbest bırakılmaları için Alman işgal güçleri makamlarına yüklü bir fidye ödemesine kadar alıkonuldu. Ödeme kapsamında, Selanik’teki Yahudi mezarlığı şehrin mülkiyetine devredildi. Şehir yönetimi burayı dağıtarak, mezar taşlarını bu alan üzerinde kurduğu üniversitenin inşaatında kullandı.
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia.
View the list of all donors.