Pek çok Yahudi gibi Lewent ailesi de, Varşova gettosunda hapsedildi. 1942’de küçücük bir alanda saklanırken Almanlar, bir baskında annesini ve kız kardeşlerini tutukladı. Öldürüldüler. Abraham da yakınlardaki bir zorunlu çalışma kampına götürüldü. Ancak gettodaki babasına dönmek için buradan kaçtı. 1943’te babasıyla birlikte Majdanek’e sürgün edildiler. Babası, burada hayatını kaybetti. Abraham, daha sonra Skarzysko, Buchenwald, Schlieben, Bisingen ve Dachau’ya gönderildi. Almanlar esirleri tahliye ederken Amerikan kuvvetleri, Abraham’ı serbest bıraktı.
1939’da Gerda’nın erkek kardeşi zorunlu işçi olarak çalıştırılmak üzere sürüldü. Haziran 1942’de Gerda’nın ailesi Bielsko gettosundan götürüldü. Annesi ve babası Auschwitz’e götürülürken Gerda, Gross–Rosen kamp sistemine gönderildi ve savaş bitene dek tekstil fabrikalarında zorunlu işçi olarak çalıştırıldı. Gerda, babasının hayatta kalmasına yardımcı olacağı için ısrarla giymesini istediği kayak botlarıyla yaptırıldığı ölüm yürüyüşünden sonra özgürlüğüne kavuşturuldu. Kendisini kurtaran Amerikalıyla evlendi.
Paula, büyük bir Yahudi nüfusunun yaşadığı Lodz'da ikamet eden dindar bir Yahudi ailenin dört çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Paula, devlet okuluna gitti ve haftada üç kez evde Yahudilik tarihi üzerine ders alıyordu. Babasının mobilya dükkânı vardı.
1933–1939: Kardeşlerim ve ben Siyonist grubumuz Gordonia'nın kulüp binasında çok vakit geçirirdik. Bizim grubumuzun insanî değerlere, Yahudilerin kendi işyerlerini kurmasına ve Filistin'de bir Yahudi vatanı inşa edilmesi gerektiğine inanıyordu. El becerilerimi kullanarak bir şeyler yapmaktan keyif alıyordum. Örgü ve tığ işi yaptım. Dikiş diktim. Eylül 1939'da, ortaokuldayken Almanların Polonya'yı işgal etmesi ve 8 Eylül'de Lodz'u ele geçirmesi nedeniyle çalışmalarımı kısa kesmek zorunda kaldım.
1940–1944: 1940'ın başında altı kişilik ailemiz için yalnızca bir odanın verildiği Lodz gettosuna zorla yerleştirildi. Gıda en önemli sorundu. Çalıştığım bayan fabrikasında öğle yemeğinde en azından çorba içebiliyordum. Ancak çok hasta durumdaki ve iç kanaması olan erkek kardeşim için daha fazla yiyeceğe ihtiyacımız vardı. Fabrikadaki pencereden patates tarlasına baktım. Yakalanırsam öldürüleceğimi bile bile, bir gece tarlaya gittim ve alabildiğim kadar patatesle eve döndüm.
1944'te Paula zorunlu çalıştırma için Almanya Bremen'e götürüldü. 1945'te Bergen-Belsen kampında serbest bırakıldı. Savaştan sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti.
Idzia, Varşova’nın 60 km kadar doğusunda, ağırlıklı olarak Yahudilerin yaşadığı küçük Kaluszyn kasabasında yaşayan Yahudi bir anne babanın iki kızından ilkiydi. Idzia'nın babasının alkollü içki dükkânı vardı. Annesi ise ev kadınıydı. Idzia aynı devlet okuluna giden bir grup Yahudi gençle yakın arkadaştı ve boş zamanlarının çoğunu ve tatillerini birlikte geçiriyorlardı.
1933–39: Güzel yaz akşamlarında genelde arkadaşlarımla dışarı çıkardım. Ana caddede birlikte dolaşmayı ve şekerlemeci dükkânlarına gitmeyi severdik. Bazen, sosyal etkinlikler için gece de açık olan okul binasına gider, domino veya dama oynardık. Ama artık herkes savaşın patlamasından korkuyor ve evde oturuyordu. Her gün Polonyalı ve Alman güçler arasındaki sınır çatışmaları ile ilgili yeni haberler geliyordu.
1940–42: Almanlar Kaluszyn’i işgal etti. Kasabanın belediye başkanı, Alman emirleri doğrultusunda, babamın ve arkadaşım Majlich'in babasının da içinde bulunduğu bir Yahudi konseyi seçti. Onlar da Majlich’i, beni ve diğer bazı gençleri Yahudi sağlık komitesinde çalışmak üzere seçti. İşlerimden biri, kadınları yıkanabilmeleri için kasabada kalan son Yahudi hamamına götürmekti. Bit yoluyla bulaşan tifüs vakasıyla zaten birkaç defa karşılaşmıştık. Bu ölümcül hastalığın yayılmasını önlemeye çalışıyorduk.
Eylül 1942’de Idzia'nın annesi ve babası ve 3.000 diğer Yahudi bir imha kampına gönderildi. O Aralık ayında 22 yaşındaki Idzia da aynı kampa gönderildi ve orada öldü.
David'in çocukluğunu geçirdiği Litvanya'daki köy, Letonya sınırına yakındı. Babası seyyar satıcıydı. David 6 yaşında Yahudiler tarafından Rusça ismi Vilkomir ile bilinen Ukmerge kasabasına haham okulunda geleneksel Yahudi metinleri çalışmak üzere gönderildi. 6 sonra babasının ölümü üzerine Selznik ailesinin başına geçmesi için eve dönmesi istendi.
1933–1939: 1933'te işimi kaybettim. Bu nedenle Litvanya'dan ayrılarak Amerika Birleşik Devleteri'ne, oradan da Portekiz'e gittim. Ancak 1936'da Baltık ülkeleri Stalin ve Hitler'e karşı korunmasızdı. Ben de eve dönerek, artık Kovno kentinde yaşayan anneme ve kız kardeşlerime yardım etmeye karar verdim. Savaş hepimizin hayatını tehdit ediyordu. Yine de Yahudiler bulundukları yeri terk etmedi. İş bağlantılarım aracılıyla perakende büro malzemeleri satan bir fabrika mağazasında iş buldum.
1940–1944: 1941 yazında Almanlar Kovno'yu işgal etti ve gettoda yaşamaya zorlandık. 1943'te koşullar iyice ağırlaştı. 1944'te Gettodaki Yahudilerin öldürülmesi olayları arttı. Ukraynalı ve Litvanyalıların Nazilere yardım ettiğine şahit oldum. Çocukları binanın en üst katına çıkardıklarını ve sokakta durmakta olan askere doğru aşağı attıklarını gördüm. Aşağıdaki asker çocukları alır, ölünceye kadar kafalarını duvara vururdu”.
1944'te David sürgüne gönderilmek üzereyken gettodan kaçtı ve 3 hafta sonra bölge kurtarılana kadar yakınlardaki bir ormanda saklandı. 1949'da Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti.
Beno, gençken yabancı dil yeteneğini kullanarak filmlerde küçük roller aldı. Ailesiyle birlikte Lodz gettosuna sürüldü. Artık her gün yiyecek bulabilmek için mücadele veriyorlardı. Beno yeraltı örgütünde trenleri raydan çıkarma konusunda uzman oldu. Aile Auschwitz’e sürüldü ve parçalandı. Beno ve savaştan sonra bulduğu bir kız kardeşi haricinde hepsi öldü. Beno çeşitli kamplardan sağ kurtuldu ve daha sonra savaş suçlularının bulunmasına yardım etti.
1930'lardan kalma bu oyuncak bebek, Birleşik Devletler Holokost Anı Müzesi'ne Zofia Burowska (Chorowicz) tarafından bağışlandı. Ebeveynleri bebeği Zofia'ya savaştan önce vermiş, o da Polonya'daki Wolbrum ve Krakow gettolarında yanından ayırmamıştır. Bebek ve ailesine ait bazı eşyaları emaneten Yahudi olmayan arkadaşlarına bırakmıştır. Zofia, Krakow yakınlarındaki zorla çalıştırma kampına, Skarzysko-Kamienna kampına (bu kamp da Polonya'dadır) ve daha sonra özgürlüğüne kavuştuğu Almanya'daki Buchenwald toplama kampına götürülmüştür. Savaştan sonra Krakow'a dönmüş ve bebeğini geri almıştır.
II. Dünya Savaşı sırasında özellikle Doğu Avrupa (1939–1942 yılları arasında) ve Macaristan'da (1944'te) Almanlar tarafından gettolar kuruldu. Bu gettolar Almanların Yahudi nüfusunu korkunç koşullarda yaşamak zorunda bıraktıkları şehrin dış bölgelerinde kapalı alanlardı. Almanlar gettoların kurulmasını Yahudileri olarak kontrol etmek, tecrit etmek ve tutuklamak için geçici bir önlem olarak değerlendirdi. 1942'den itibaren Yahudileri öldürme kararı almalarının ardından, Almanlar Yahudileri öldürülecekleri toplama kamplarına göndererek gettoları sistematik bir şekilde ortadan kaldırdı.
Gettolarda hayat genellikle dayanılmazdı. Aşırı kalabalık olması olağandı. Tek dairede birkaç aile birden yaşayabiliyordu. Sıhhî tesisat çökmüştü. Dışkılar çöplerle birlikte sokaklara atılıyordu. Bu tür sıkışık ve sağlıksız konutlarda bulaşıcı hastalıklar da hızla yayılıyordu. İnsanlar her zaman açtı. Almanlar sakinlerin sadece çok az bir miktar ekmek, patates ve yağ satın almasına izin vererek, onları kasıtlı olarak açlıktan öldürmeye çalışıyordu. Gettoda yaşayanlardan bazılarının içeri kaçak yiyecek sokmak için harcayabileceği parası ya da değerli eşyası vardı, diğerleri ise hayatta kalmak için dilenmek ya da çalmak zorundaydı. Uzun kış ayları boyunca ısınma yakıtı çok az bulunuyordu ve çoğu insan yeterli giyeceğe sahip değildi. Açlıktan ve soğuğa maruz bırakılmaktan güçsüzleşmiş insanlar kolayca hastalıklara kurban gidiyordu. Gettolarda hastalıktan, açlıktan ya da soğuktan on binlerce insan ölüyordu. Bazıları ümitsiz hayatlarından kurtulabilmek için intihar ediyordu.
Her gün çocuklar yetim kalıyordu ve hatta pek çok çocuk kendisinden daha küçük yaştaki çocuklara bakmak zorundaydı. Yetimler çoğunlukla ellerinde zaten paylaşacak çok az şeyi olan ya da hiçbir şeyi olmayan insanlardan bir parça ekmek dilenerek sokaklarda yaşıyordu. Pek çoğu kışın soğuktan donarak ölüyordu.
Çocuklar hayatta kalmak için uyanık olmak ve bir işe yaramak zorundaydılar. Varşova gettosundaki küçük çocuklar bazen getto duvarındaki dar aralıklardan emekleyerek geçerek, ailelerine ve arkadaşlarına yiyecek çalmada yardımcı oluyordu. Bunu büyük bir risk alarak yapıyorlardı. Çünkü yakalanan kaçakçılar şiddetle cezalandırılıyordu.
Birçok genç, gettolarda yetişkinler tarafından düzenlenen derslere katılarak eğitimine devam etmeye çalışıyordu. Bu tür dersler Nazilere karşı gelerek, gizli olarak yapıldığından, öğrenciler yakalanmamak için gerektiğinde kitaplarını giysilerinin içine saklamayı öğrenmişti.
Etraflarındaki acı ve ölüme rağmen, çocuklar oyuncaklarla oynamaya son vermedi. Kimi çok sevdiği bebeğini, kimiyse kamyonunu gettoya getirmişti. Bulabildikleri her türlü bez ve tahta parçasıyla çocuklar kendileri de oyuncaklar yapıyordu. Lodz gettosunda, çocuklar boş sigara kutularının üstlerinden iskambil kâğıtları yapmışlardı.
Önemli Tarihler
8 ŞUBAT 1940 LODZ YAHUDİLERİ ZORLA GETTOYA YERLEŞTİRİLDİ Almanlar Lodz’un kuzey doğu kısmında bir getto kurulmasını emretti. Tüm Lodz nüfusunun üçte birinden fazlasını oluşturan, 160.000’den fazla Yahudi şehrin küçük bir bölümüne yerleştirildi. Lodz Yahudileri, savaş öncesi Polonya’sında Varşova’dan sonra ikinci en büyük Yahudi cemaatini oluşturuyordu. Lodz gettosu şehrin diğer bölümlerinden dikenli tellerle ayrıldı. Getto alanı, gettonun dışında bırakılan iki ana yol kavşağı ile üç kısma bölündü. Gettonun bu üç kısmını birbirine bağlamak için üst geçitler yapıldı. Lodz’daki Yahudi olmayan nüfusunun kullandığı tramvaylar gettonun içinden geçiyordu ancak getto içinde durması yasaktı. Gettodaki hayat şartları korkunçtu. Bölgenin çoğunda musluklardan su akmıyordu ya da kanalizasyon sistemi yoktu. Ağır iş, aşırı kalabalık ve açlıktan ölüm, hayatın baskın unsurlarıydı.
16 OCAK 1942 LODZ YAHUDİLERİ CHELMNO ÖLÜM MERKEZİNE SÜRÜLDÜ Lodz gettosundan Chelmno ölüm merkezine sürgünler başladı. Alman polisi gettodakileri gruplar hâlinde toparlıyordu. Çoğu çocuk, yaşlı ve hasta olan yüzlerce Yahudi, sürgünler sırasında hemen oracıkta öldürüldü. 1942 Eylül’üne gelindiğinde 70.000’den fazla Yahudi ve yaklaşık 5.000 Roman (Çingene) Chelmno’ya götürülmüştü ve seyyar gaz kamyonlarında (gaz odası görevi gören, hava geçirmeyen bölmeleri olan kamyonlarda) öldürülmüştü.
23 HAZİRAN 1944 ALMANLAR LODZ GETTOSUNDAN SÜRGÜNLERE YENİDEN BAŞLADI 1942 Eylül–1944 Mayıs arasında, Lodz’dan herhangi bir büyük sürgün yapılmadı. Getto zorunlu çalışma kampını andırıyordu. 1944 baharında, Naziler Lodz gettosunu yıkmaya karar verdi. O tarihte, Lodz yaklaşık 75.000 Yahudi nüfusuyla Polonya’da kalan son gettoydu. 23 Haziran 1944’te, Almanlar Lodz’dan sürgünlere tekrar başladılar. Yaklaşık 7.000 Yahudi Chelmno’ya götürülüp öldürüldü. Sürgünler Temmuz ve Ağustos ayında devam etti. Gettodaki kalan nüfusun çoğu Auschwitz-Birkenau imha kampına götürüldü. Lodz gettosu ortadan kaldırıldı.
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia.
View the list of all donors.