Auschwitz, Almanlar tarafından kurulan en büyük kamptı. Toplama, imha ve zorunlu çalıştırma kamplarından oluşan bir kamp kompleksiydi. Auschwitz kampı, 1939'da Almanya'nın topraklarına kattığı Doğu Yukarı Silesia'da savaş öncesi Almanya-Polonya sınırındaki Oswiecim kasabasının yakınına kuruldu. Auscwhitz I, Oswiecim'deki ana kamp olmakla birlikte, aynı zamanda bölgede kurulan ilk kamptı. Auschwitz II (Birkenau), Auschwitz'deki ölüm merkeziydi. Almanya tarafından işgal edilmiş Avrupa'dan neredeyse her gün Yahudilerle dolu vagonlar Auschwitz-Birkenau'ya gelirdi. Buna ya da Monowitz ismiyle de bilinen Auschwitz III, Monowice'de, I.G. Farben de dahil olmak üzere yakındaki fabrikalara işçi temin etmek üzere kuruldu. Auschwitz'de en az 1,1 milyon Yahudi öldürüldü. Öldürülen diğer kurbanlar arasında 70.000 ila 75.000 Polonyalı, 21.000 Roman ve 15.000 Sovyet savaş esiri vardı.
1939'da Slovakyalı faşistler Miso'nun yaşadığı Topol'cany kasabasını ele geçirdi. 1942'de Miso, Slovakya kontrolündeki Novaky kampına, ardından Auschwitz'e gönderildi. Auschwitz'de kendisinden önce 65.315 esirin geldiğini gösteren, 65.316 numarası koluna dövme yapıldı. İlkin Buna'da sonra da gelen trenlerden yük indirme işinde Birkenau “Kanada” müfrezesinde zorunlu çalıştırıldı. 1944'ün sonunda, esirler Almanya'daki kamplara götürüldü. Miso, Landsberg'den yapılan bir ölüm yürüyüşü esnasında kaçmayı başardı ve Amerikan Kuvvetleri tarafından serbest bırakıldı.
Frankurt’ta Ruth'un ailesi, giderek şiddetlenen Yahudi karşıtı tedbirlerle karşı karşıya kaldı. Babasının işi elinden alındı ve Ruth’un gittiği Yahudi okulu kapatıldı. Nisan 1943’te Ruth ve ailesi Auschwitz’e gönderildi. Ruth zorunlu işçi olarak seçildi ve yol tamiratı işinde görevlendirildi. Ayrıca “Kanada” biriminde de çalışarak kampa getirilen eşyaları tasnif etti. Kasım 1944’te Ruth Almanya’daki Ravensbrück kamp sistemine gönderildi. Mayıs 1945’te Malchow kampından yapılan bir ölüm yürüyüşü sırasında özgürlüğüne kavuşturuldu.
Wolfgang, Yahudi bir anne babanın tek çocuğu olarak Berlin’de doğdu. Babası bir tuhafiye şirketinin dış temsilcisiydi. Aile şehrin güney batı bölgesindeki konforlu bir dairede oturuyordu. Wolfgang burada orta dereceli okula gidiyor, elektrik mühendisi olmayı ümit ediyordu.
1933–39: Naziler iktidara geldiğinde babam Almanya’dan kaçtı. Çünkü sosyalistti ve tutuklanacağından korkuyordu. Annem çok hastaydı. Bu yüzden bana büyükannem bakıyordu. Büyükannem bunda zorlanmaya başlayınca beni bir Yahudi yetimhanesine yerleştirdi. O sıralar Yahudilerin devlet okullarına gitmesi yasaklandı. O yüzden ben de orta dereceli bir Yahudi okuluna geçtim. l937’de Paris’teki babamın yanına gittim ve teknisyenlik eğitimi almak için bir eğitim enstitüsüne girdim.
1940–44: 1943’te babam ve üvey annemle Nice şehrinde yaşıyordum. Ödünç kitap veren bir kütüphaneleri vardı. Pek çok Yahudi Nice’e sığınmak istiyordu. Çünkü İtalyan işgali altında olduğu için burada Yahudiler zulüm görmüyordu. Ancak İtalya Eylül ayında Müttefiklere teslim olduğunda bölgeyi Almanlar işgal etti. Mart 1944’te Naziler beni, annemi ve babamı, diğer 1.500 Yahudiyle birlikte Paris yakınlarındaki bir aktarma kampından her yeri kapalı vagonlarla Auschwitz’e sürdü. Buraya vardığımızda beni annemin ve babamın yanından alarak bir odaya götürdüler ve saçlarımı kazıdılar.
Wolfgang'ın annesi ve babası Auschwitz’e varır varmaz gaz verilerek öldürüldü. Wolfgang elektrikli aksam üreten bir fabrikada çalıştırıldı ve savaştan sağ kurtuldu. 1947’de ABD’ye göç etti.
İki kız kardeşin büyüğü olan Margot, Belçika sınırına yakın bir köyde oturan Yahudi bir anne babanın kızıydı. Heumann ailesi büyük mağazalarının üst katında oturuyordu. Sokağın karşı tarafında da büyük ahırında atları ve inekleri olan Margot’un büyükbabası oturuyordu. Margot dört yaşında iken ailesi Lippstadt şehrine taşındı. Küçük bir kızken bahçelerinin arka tarafından akan Lippe Nehri’nde yüzmeyi öğrendi.
1933–39: Dokuz yaşındayken yakınlardaki Bielefeld şehrine taşındık ve burada devlet okuluna yazıldım. Bir yıl sonra kız kardeşim Lore ve ben okuldan atıldık. Aniden sınıftan kovulmuştuk. Nedenini anlamadan. Dışarıda öylece ağlayarak kalakaldık. Sonra eve döndük. Bundan sonra annem ve babam bizi bir Yahudi okuluna gönderdi. Oradaki öğretmenlerimiz de, bizim gibi Nazilerin okullardan kovduğu öğretmenlerdi.
1940–44: Ailemle birlikte sürüldüğümde on dört, Auschwitz’e geldiğimde de on altı yaşındaydım. Bir gün bir konvoya katılmam emredildi. Geri dönmeyeceğimi biliyordum. Annem benimle gelmeyi veya henüz küçük olan kız kardeşimle kalmayı tercih edebilirdi. Kardeşimin ona benden daha çok ihtiyacı olduğunu hissettiğinden kalmayı tercih etti. Annemle vedalaşmak için sarıldığımızı hatırlıyorum. Normalde kilolu bir kadındı, ama oradayken bir deri bir kemik kalmıştı. Başka bir şey düşünemeden, almamda ısrar ettiği için onun o günkü tek yiyeceği olan çorbasını içtim.
Margot annesini, babasını ve kız kardeşini bir daha asla göremedi. Nisan 1945’te Bergen–Belsen’de özgürlüğe kavuşturuldu. Kızıl Haç onu iyileşmesi için İsveç’e getirdi. 1947’de de Amerika’ya gitti.
Ilona, Macaristan’ın kuzey doğusunda dağlık bölgelerdeki Erdobenye köyünde yaşayan, dindar bir Yahudi ailenin dört çocuğundan biriydi. Karfunkel'in köyün eteklerinde bulunan evinin arka tarafında geniş bir bahçe ve meyvelikler bulunuyordu. Ilona'nın annesinin ve babasının küçük bir üzüm bağı ve bir bakkalı vardı. Ilona, Ferenc Kalman ile evlendi ve Budapeşte’nin 60 km. kuzey doğusundaki Hatvan’a taşındı.
1933–39: Ferenc ve ben, her zaman kendimizi Yahudi olarak dünyaya gelmiş bir Macar olarak gördük ve Hatvan’da her zaman saygı gördük. Ancak son birkaç ayda, sağ kanat Yahudi karşıtları güç kazandı ve buradaki genel hava yavaş yavaş değişmeye başladı. Kızımız Judith'in bazı okul arkadaşları onunla alay etmeye başladı. O da başkalarının gözünde artık Macar’dan çok Yahudi olarak görüldüğümüzü öğreniyordu.
1940–44: Birkaç hafta önce Alman birlikleri Macaristan’a girdikten sonra, Ferenc zorunlu iş gücü olarak alındı. Şimdi Judith ve benim, bölgedeki tüm Yahudilerin toplandığı Hatvan’daki şeker fabrikasına gitmemiz isteniyor. Macar jandarması gettoya giderken yanımızda sadece 50 kg. eşya götürmemize izin veriyor. Ama Judith sert: Sahip olduğumuz güzel şeyleri geride, başkalarına bırakmayı reddediyor. Gözyaşları içinde yalvarmalarıma aldırmadan, hiç kullanmadığımız, Çekoslovak malı güzel cam tabaklarımızı kırmaya başlıyor.
Haziran 1944’te, 38 yaşındaki Ilona ve kızı Auschwitz’e sürüldü. Judith zorunlu işçi olarak seçildi. Ilona kampa geldikten sonra gaz odasında öldürüldü.
Fritzie'nin babası Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti, ama bütün ailesinin getiremeden savaş patlak verdi ve Fritzie'nin annesi okyanus yolculuğu sırasında saldırı olabileceğinden korkuyordu. Annesi ve iki erkek kardeşiyle birlikte Fritzie Auschwitz'e gönderildi. Annesi ve kardeşleri öldü. Fritzie yaşından daha büyükmüş numarası yaparak ve çok çalışarak sağ kalmayı başardı. Auschwitz'den yapılan ölüm yürüyüşünde daha sonra serbest kalacağı ormana kaçtı.
Auschwitz-Birkenau kampındaki barakalar. Bu fotoğraf kampın dağıtılmasından sonra çekilmiştir. 29 Ocak 1945'ten sonra, Auschwitz-Birkenau, Polonya.
Auschwitz, Almanlar tarafından kurulan en büyük kamptı. Toplama, imha ve zorunlu çalıştırma kamplarından oluşan bir kamplar kompleksiydi. Polonya’da Krakow yakınlarındaydı. Auschwitz kamp kompleksi üç büyük kamptan oluşuyordu: 1. Auschwitz, 2. Auschwitz (Birkenau) ve 3. Auschwitz (Monowitz). Auschwitz’de hayatını kaybeden bir milyondan fazla insan arasında her on kişiden dokuzu Yahudiydi. En büyük dört gaz odasının her biri bir defada 2.000 kişi alabiliyordu.
Kampın girişindeki bir tabelada ARBEIT MACHT FREI, "çalışmak özgürleştirir" ifadesi yazıyordu. Gerçek ise bunun tam aksiydi. Çalışma, Nazi’lerin "çalıştırarak imha etme" adını verdikleri başka bir soykırım şekline dönüşmüştü.
Çalıştırılmak üzere seçilip, hemen öldürülmekten kurtulan kurbanlar sistemli şekilde bireysel kimliklerinden arındırılıyordu. Saçları kazınıyor ve sol kollarına dövme ile bir kayıt numarası işleniyordu. Erkekler kaba, çizgili pantolonlar ve ceketler, kadınlar iş elbisesi giyiyorlardı. Ayağa uymayan ayakkabılar ve bazen takunyalar dağıtılıyordu. Değiştirebilecekleri başka elbiseleri yoktu, çalıştıkları elbiselerle uyuyorlardı.
Her yeni gün, dayanılmaz koşullarda verilen bir hayatta kalma mücadelesiydi. Mahkûmlar ilkel, penceresi olmayan ve sıcak ya da soğuğa karşı izole edilmemiş barakalarda kalıyorlardı. Banyo yoktu, yalnızca bir kova kullanıyorlardı. Her barakada yaklaşık 36 ahşap ranza vardı ve mahkûmlar beş ya da altışarlı olarak tahta kalasların üzerine tıkıştırılıyordu. Tek bir barakada 500 kadar mahkûm bulunabiliyordu. Mahkûmlar her zaman açtı. Yiyecek, çürük sebzelerden ve etten yapılmış sulu bir çorba, elli gram kadar ekmek, bir parça yağ, çay ya da kahveye benzeyen acı bir içecekten oluşuyordu. İshal yaygındı. Su kaybından ve açlıktan güçsüzleşmiş insanlar, kampta yayılan bulaşıcı hastalıklara kolayca yakalanıyordu.
Bazı mahkûmlar kampın içinde, örneğin mutfakta ya da berber olarak çalıştırılıyordu. Kadınlar çoğunlukla tekrar kullanılmak üzere Almanya’ya gönderilecek ayakkabı, elbise ve mahkûmlara ait diğer eşya yığınlarını düzenliyordu. Auschwitz-Birkenau’da iki krematoryumun yakınında bulunan ambarlara "Kanada" deniyordu, çünkü Polonyalılar o ülkeyi muhteşem zenginliklerin yeri olarak görüyordu. Reich topraklarında ve Almanların zorunlu iş gücü kullandıkları işgal altındaki Avrupa bölgelerinde bulunan diğer yüzlerce kampta olduğu gibi, Auschwitz’te Almanlar kamp dışında, kömür ve taş ocaklarında, inşaatlarda, tünel ve kanal kazılarında da mahkûmları kullanıyordu. Silahlı gözetim altında yolları kapatan karları kürüyorlar, yollarda ve hava saldırıları sırasında tahrip olan şehirlerdeki molozları temizliyorlardı. Çok sayıda zorunlu işçi, sonuçta Alman savaş seferberliğini destekleyecek silah ve diğer malları üreten fabrikalarda kullanılıyordu. Otomobil ve uçak motoru üreten Bavarian Motor Works (BMW), I. G. Farben gibi pek çok özel şirket, ucuz iş gücü olarak mahkûmları kullanmaya can atıyordu.
Auschwitz’den kaçış hemen hemen imkânsızdı. Toplama kampını ve ölüm merkezini elektrik verilmiş dikenli teller çevreliyordu. Birçok gözetleme kulesinde makineli tüfekli nöbetçiler bulunuyordu. Mahkûmların hayatları tamamen, aklına estiğinde kolayca zalimane cezalar verebilen nöbetçilerin kontrolü altındaydı. Mahkûmlar, nöbetçilerin sağladığı bazı yararlar karşılığında kendilerini gözetim altında tutmaları için aralarından seçilen arkadaşlarından da kötü muamele görüyordu.
Auschwitz’de zalimce "tıbbî deneyler" de yapılıyordu. Erkek, kadın ve çocuklar denek olarak kullanılıyordu. SS doktoru Dr. Josef Mengele, cüceler, ikizler ve küçük çocuklar üzerinde acı veren ve travmatik deneyler yapıyordu. Bazı deneylerin amacı, Alman askerleri ve havacıları için daha iyi tıbbî tedavi yöntemleri bulmaktı. Diğer deneyler Nazilerin ikinci sınıf ırk olarak kabul ettiği insanları kısırlaştırma yöntemlerini geliştirmek için yapılıyordu. Pek çok insan bu deneyler sırasında ölüyordu. Diğerleri ise "araştırma" tamamlandıktan sonra öldürülüyor ve yeni araştırmalar için organları alınıyordu.
Auschwitz’deki çoğu mahkûm yalnızca birkaç hafta ya da birkaç ay sağ kalabiliyordu. Çalışamayacak kadar hasta ya da zayıf olanlar gaz odalarında ölüme mahkûm ediliyordu. Bazıları kendilerini elektrik verilmiş dikenli tellere atarak intihar ediyordu. Diğerleriyse, bedensel ve ruhen çökmüş, yürüyen ölülere benziyordu. Ama bazıları da sağ kalmaya kararlıydı.
Önemli Tarihler
20 MAYIS 1940 1. AUSCHWITZ KAMPI AÇILDI İlk kamp olan Auschwitz kamp kompleksindeki ana kamp, I. Auschwitz kampı, Oswiecim yakınlarında kuruldu. İnşaat 1940 Mayıs ayında Oswiecim’ın Zasole banliyösünde, daha önce Polonya ordusu tarafından kullanılan topçu birliği barakalarının bulunduğu yerde başladı. Kamp zorunlu iş gücü kullanılarak sürekli olarak genişletildi. I. Auschwitz temelde ceza yeri işlevi gören bir toplama kampı olsa da, gaz odası ve krematoryum da bulunuyordu. Sonradan eklenen gaz odası hapishanenin bodrumunda bulunuyordu (Blok 11). Daha sonra, krematoryum içinde bir gaz odası yapıldı.
8 EKİM 1941 2. AUSCHWITZ’İN (BIRKENAU) İNŞAATI BAŞLADI 2. Auschwitz ya da Auschwitz-Birkenau’nun inşaatı Brzezinka’da başladı. Oswiecim yakınlarında, Auschwitz kamp kompleksi kapsamında kurulan bu üç kamptan en fazla mahkûm bulunduranı Auschwitz-Birkenau’ydu. Elektrik verilmiş dikenli tellerle ayrılmış ve SS muhafızlarının köpeklerle devriye gezdiği dokuz bölüme ayrılmıştı. Kampta kadınlar, erkekler, Romanlar (Çingeneler) ve Theresienstadt gettosundan sürülen aileler için bölümler vardı. Auschwitz-Birkenau, Almanların Avrupalı Yahudileri yok etme planında merkezi bir rol oynuyordu. 1943 yılının Mart ve Haziran ayları arasında dört büyük krematoryum inşa edildi. Hepsinde de bir adet soyunma odası, büyük bir gaz odası ve yakma fırınlarını içeren üç bölme vardı. Gaz verme faaliyetleri 1944 Kasım’ına kadar devam etti.
EKİM 1942 3. AUSCHWITZ KAMPI AÇILDI Almanlar büyük Alman işletmesi I.G. Farben’e ait Buna sentetik kauçuk tesisine zorunlu iş gücü sağlamak amacıyla Monowice’te, Buna ya da Monowitz de denilen 3. Auschwitz’i kurdu. I.G. Farben, 3. Auschwitz’e 700 milyon Reichsmark’tan fazla yatırım yaptı (1942’de yaklaşık 1,4 milyon ABD doları). Zorunlu iş gücü için seçilen mahkûmlar, I. Auschwitz kampında kaydediliyor, sol kollarına kimlik numaraları dövme ile işleniyor, ardından Auschwitz’te ya da III. Auschwitz’e bağlı çeşitli alt kamplardan birinde zorunlu işçi olarak görevlendiriliyordu.
27 OCAK 1945 SOVYET ORDUSU AUSCHWITZ KAMP KOMPLEKSİNİ AZAT ETTİ Sovyet ordusu Auschwitz’e girdi ve kalan mahkûmları özgürlüğe kavuşturdu. Kampta yalnızca birkaç bin mahkûm kalmıştı. Kampın azat edilişinden kısa süre önce, çoğu Yahudi olan hemen hemen 60.000 mahkûm kamptan ölüm yürüyüşüne çıkartıldı. Auschwitz'in zorla tahliyesi sırasında mahkûmlara vahşi şekilde muamele edildi ve birçoğu öldürüldü. SS muhafızları geride kalan herkesi vuruyordu. Kısa süreli mevcudiyetinde yaklaşık 1 milyon Yahudi Auschwitz’de öldürüldü. Öldürülen diğer kurbanlar arasında 70.000 ila 74.000 Polonyalı, 21.000 Roman (Çingene) ve 15.000 Sovyet savaş esiri vardı.
We would like to thank Crown Family Philanthropies, Abe and Ida Cooper Foundation, the Claims Conference, EVZ, and BMF for supporting the ongoing work to create content and resources for the Holocaust Encyclopedia.
View the list of all donors.